Dışardaki pencereöyle yağmurlu öyle sahillerin kıyıları yıkadığı salaç demde gülüşümün sarı rüzgarı... düşen yaprak uğultusu içimizden geçenlerin usulcacık aydınlığı sevinç ve kederin salınan ç’ağrısı bir ışıkta işte karanlığın damağına kandığım buruksu t’adımda uyanış bir dalla söğütlenen öpüşlerin çoğalan toprağı serinlik ruhumun derinliğinde uçurum odama dar/ dar sukunluğum dünyaya kayıp çocuk hıçkırığı ellerime güz’leşen bulut camlara dayalı çığlığın sonsuz boşluğu yıldızlı vaktin geciken akşamı yalnızlığın kalaba öyküsündeyim dudaklarımda rüzgar uçurtması susutuğum biçimde.. buğulu avluya ay ışığıyla serildi ırmak huzurun birbirine eklendiği yere ve şimdinin az öteli yoluna birlikte ıslanacağız gözlerime kristali dikilen imge dağı üşüyünce ağlayan çiçeklerin yastığı sesim ıssız telaş dağınık sukût pencerem güz dalğınlığımın yüzünde güller yasla terli güzelliğimi omzuna Islak sancıyla karışan şehrin bozkuruna b’ölünür ıslığım incelir yangın aralıksız özlemlerle soluğuma dönüp dönüp ardıma baktığım sağanak saçlarımda gün ağarması Ey gülüşümün hüzün yanığı savrulup dururken suların sesinde taze kış’ın gözlerindeki sıcaklığa gizli bir odayla kal sabahın avuçlarında bir üzüm salkımı vakit öyle yalaz öyle bulutsu yüzüme ayışığı çıplaklığı ... |