Devinimüzümlü sessizliğe boğdu beni bu dalgın atlar.. düş köpüren sırtında öksüz ülkenin sabır çiçekleri küçük bir bahçe kadar... mor eşikli sağanağın sevinç yalnızlığı suretim -gece gözlerimi okşarken şarkılar söylüyor kuşlar- diyelim ki, bir Anka’nın kanatlarında suyu kesilmiş hayat sesini dökerken soluğumun şarabına üşür mü sığınağında kalp tomurcuğu diyelim ki, açılırken hayal perdesi göğün ucunda limanlarla maviydi herşey yeşile değin uçarken ve yahut inerken apartman boşluğuna benzemiyor içim biraz daha hakikatlı sancıda Kerem çalıyor yeryüzü ki muhakkak akşam trenlerine binen ay ve rüzgarla büyüyen yüzümün iklimi uzaklığın hasret dalında bulut gözü açık yolun terli yankısı kan kadar sıcak.. sessizliğin uğultusunda uzun ağrıların döşekli uykusu öyle mahsun,öyle iyi yürekli çocuk dilime doğrulan damlaların turunç sokağında öyle sıcak gölgeler öyle ışığa ve güne bakışımın bal gözlü penceresine demlenen gökyüzü tozlarıyla uzat ellerini deviniyor zaman ... |