TAŞ OL GÖNLÜMTAŞ OL GÖNLÜM Giderken büktün boynumu! Bekler oldu köşebaşlarında Ruhum. Yokluğunda... Tırmanıyor müjganlarıma gözyaşlarım... Yorgun gamzemde dinleniyor, taş gönlüm. Güneş kızılı yangınıdır, Sinemde çöreklenen. Kuş misali kanat çırpsam, Salsam kendimi gurbete... Uçsam, eyy gönlüm. Sus! Sus! Taş ol eyy! gönlüm... Taş yerinde ağırdır biliyorum. Aklımdan atması kolay da... Solumdan nasıl söküp atacağım, onu bilmiyorum. Hayata uzaktan bakmak istemiyorum... Yüreğim demini aldı! Heyecanla yürümek istiyorum. Keşkeler olmasın, Umudumun kanatlarını yormasın diliyorum. Sus! Sus! Taş ol eyy gönlüm. Radiye DİRİ |
"Giderken büktün boynumu" dizesi, ayrılığın getirdiği fiziksel ve duygusal yükün bizlere yansırken içimizi acıtmasıyla evet şiire buyurun der gibiydi.
Sevgilinin yokluğu, şairin iç dünyasında büyük bir boşluk yaratmış ve "Yokluğunda..." diyerek, bu boşluğun devam ettiğini vurguluyor. Gözyaşları, "müjganlarıma" (gözlerine) tırmanırken, kalbinde hissettiği acı ve hüzün derinleşiyor. Bizleri bir o duvara bir bu duvara vuruyor mısra mısra.
Kalem kalbinin taş gibi ağırlaştığını hissediyor ve "Taş yerinde ağırdır" diyerek, bu acının kolayca atılamayacağını hadi at atabilirsen der gibi aksettiriyor. Ah o aklımızdakiler yok mu yanında olamadığımız aklımızdakiler . Silmek istesekte silinmiyorlar.
Şiir, bir yandan geçmişi kabullenme isteği diğer yandan geleceğe umutla bakma çabası arasında gidip geliyor. Bizlerde bir o duvara bir bu duvara çarpan hislerle okumaya devam ediyoruz.
Şair, hayata "uzaktan bakmak istemiyorum" diyor ya hani işte orada veryansın ediyor yaşamak için umudum var diye diye feryat figan benim nazarımda bu dize.
"Sus! Sus!" tekrarları, içsel çatışmanın ve huzursuzluğun bir yansıması olarak, şairin kalbinin ve zihninin huzura kavuşma çabalarını simgeliyor.
Bende çok derim sus ama susmuyor işte bence susma sen hep yaz biz okuyalım.
Tebriklerim çokca