gizgelseydin yalnızlığın çocuk elleri düş verecekti akşamın kızıl gövdesine bir ağaç karanlığı kıvradığında karışacaktı sesime.. yüzümden gölgene bakan ağıdın suyuyla nehirleşiyorum ağzına İnce bir çoğaltının soluğunda giz kökleri tam şurada ruhumu emerken yıldız tozlu özlemler bulut değdi kendime uzak bir yerden gözlerime anlatsam çığlığından kuş düşer içime İçimde rüzgarlı pencere ve teninden dışarıya dağılmış çizgi şehrin tam ortasında öyle kendinden öyle korkulu kıyı gül biçimi bakma öyle bana herkes gibi dağılıyor her şey sarı sarı yarın da olsa olur yağmurdan sonra yine gel .... |
mesafeler arasına kıvılcım düşmüş yangın sarmış her yeri.
Sönmesi gelişine bağlı birinin.
Aynaların teninde güz hıçkırığı ..
Bütün renkler o giz içinde kaybolup gitmiş
Sesler kırık!
Sözlerse bir derdin tarihçesi.
Güneşin çıkmasına çok var daha..
Tümüyle saf dışı bırakılmış mevsimler.
Sessizliğin kapısına dadanmış bir bulut
Yağdı yağacak!
Tutku ve dürtülerin sesleri kısık.
İşte o vakit perdelerini açacaktı en son şey.
En son çığlık..
Aşk açıyor!.
Gözler solgun
Bir kış ağrısında yarın
Yağarsa yağmur
Kokarsa toprak
Gelirse,
Değişir belki herşey.
Kimi zaman
Bir şiirin maverasında saklı giz
okuyanda öylesine bir merak uyandırır ki
Ona kapılıp sürüklenenler kendini biranda güçlü bir akıntının içinde buluverir.
Kendilerini ise nelerin beklediğini
asla düşünmezler..
Tebrikle..