Bulutgüneş köşebaşlarına bırakır kendini ve akşam yalnızlığı boşluğun telaşına mevsim gözünü kapadığında... hüzün dalgınlıklar eskir gecelerde ikindiye yansıyan tenler odalarda herşey artık yalnızdır kendi derinliğinde belleğe kazılan anılar kederle sevişen aşk bitti sessizce sıyrıldı yazdan insanlar suretler ışıyan lambanın yaşında donuk bir resim tarih sayıklamaların içinden geçtiğim bakmalar gittikçe körleniyor denize oturan şiirler sahte bir maviye düşen suyu büyütüyorum ruhumda kızgın akşamların sandığında gündelik uğultular yorgun geçmiş durmadan gövdeme yağmalanan gitgide unutuyorum duvarlarda gülümseyen uçurumları kalbimin ezberinde ölen şehir cehennem uykusu içime atılan sancıların kıyametinden taşan parçalar gürültü koparır yüreğimde gölgeler gizli bir bulut perdelerden sızan güneş köşebaşlarına bıraktığından beri kendini aşk bitti karanlığa doğan soğuk kabuk bağlayan düşlerde üşüyorum ..... |
Şiirle düşünsel dünya arasındaki ilişkiler, kavramlarla bir hareket, bir oluşum bir yaşam biçimiyle konu edilince bambaşka bir anlam dünyasını içine alıyor.
Anlam dünyasının içinde şiir, varlığı hissedilen şairinin sesiyle yani "lirik ben" ilanı ile kendi özerk dünyasının oluşumuna zemin hazırlıyor.
Önceki şiirlerinde olduğu gibi,
şiir;
Özgün yapısı ve şairinin özgül kimliğinin ile ister empati olsun isterse de yaşantılardan objektife takılanlar olsun, gözlemlemeler ve neticesinde hüzün ve beraberinde getirdikleri hep dolu oluyor.
Birikimli bir yaşam kültüründen bazen kendimizden, bazen kendi içimizde yaşayan gerçekliklerden ses veriyor.
Onu duyanlar çok iyi bilir.
İçimizdeki rüzgârların uğultusu, yere sarkan bulutların , dilin, müziğin sesleridir.Onun içinde derin bir meâl ve tat vardır.Lezzeti duygularımızı asla ekşitmiyor.
İçinde ince bir melâl, tortulu bir özlem vardır.
Bir iç çekiş çözeltisi, bir ahh dilemması, bir gönül penceresi, geçmişle gelecek yaşantılar üzerine kurulmuş bir köprü, göğe bir merdiven dayama, bir duâ bir yakarış basamağıdır o.
Her ne kadar bıkkınlık, usanç, isyan, üzünç gibi algılansada,
Şiiri edebi aynasından seyir ettirme, ruhu serinletme çabasıdır hüzün.
....
Buğulu bir düş, bir içe çekilme duygusu..
Yeniden değerleme ve anlama çabası, bir durgunluk..
Şiddetini kaybetmiş tutkular, doğudan elini eteğini çekmiş güneş ve karanlık gölgeler.. betimsel sadelikte çarpıcı bir dille anlatılıyor şiirde.
Tasvirler , semboller bütün soyluluğuyla ortada.
Yürekten gelen püskürmeler yaratılan hayâlin varlığına imgesel güzelliklerle birlikte canlılık katıyor.
Dil inceliği ve nefes
ve tekniği ve kurgusu ve şairin müşahade yetisi ..ustalık künyesi,
duygusunun peşinden koşturan unsurlardan.
Tesbih şairin şiir doğası kendisini çok iyi okutuyor, hayran bırakıyor, özümsettiriyor.
.....
"güneş köşebaşlarına bıraktığından beri kendini
aşk bitti
karanlığa doğan soğuk
kabuk bağlayan düşlerde
üşüyorum"
ve aşk, taze bir çocuk ölüsü..
Gün doğan kelebek kanatlarında karanlığın doğurduğu..
Üşümek ve parya.
....
Gönülden tebrikle ve
Tebessümle.