çöllerin eteklerine sığınmışım
kalbindeki vatanımda
kıyama durdu yıldızlar kesif bulutlardan ayaz kesiği acılardan deli boranlardan sor beni nasıl da yağmışım aşk için kızıl kızıl buzul buzul ne sönmüşüm ne donmuşum sadece acı hüzün hicran olup yerlerde sürünen yüreğime yağmışım sen kalbiindeki ülkemden atarken beni avaza durmuştu tüm benliğin sen bilmiyordun ama canhıraş bir şekilde hissediyordun çünkü gözlerinden acı ve sessiz feryatlar serpilip yakıyordu etrafı yağmalatmışsın içindeki ben bahçeleri gül yerine siyah karanfiller dikmişsin estirmişsin hoyrat rüzgarları talan ettirmişsin tıpkı ilkbahara kıyıp hazan yayan kasırga gibi kurutmuşsun sevinçlerimi yok etmişsin heveslerimi dağlarımı paramparça etmişsin vadilerde açan çiçeklerimi çavlana salıp kanyonlara sürmüşsün gökyüzünün perdesini indirip bulutları susturmuşsun ay dökmüş çarşafına yıldızları sırtlamış sürüklüyor bilmediği dünyalara oysa kirpiklerinin yamaçlarındaydı aşk dudak kıvrımlarında kurutuyordum sana dair biriktirdiğim gözyaşlarımla ıslanmış hayallerimi sus bir dinle intihar duygusu yaşayan yüreğimden düşüyor ölüme kanat çırpan ruhum yusuf misali kör bir kuyunun yalnızlığında şansıma düşecek bir köle tacirini bekler gibi çöllerin eteklerine sığınmışım Hülya Çelik |