Buzların arkasındageceme serdim akşamların rüzgârlı yatağını ağzı nehir toplayan derinliğe ufalanırken karanlık ruhumun mumlarıyla hasatlanan dal duvarlara yaprağını döken güz’le ellerimi sıvar.. kayaların üstünde soluğuna karışıyorum yıldızların taze eriğin göz kırpan yüzü gökte kızıl ton kar hüznün sıcaklığıyla aydınlanır ölüm buzlar arkasında orada bir yerde dağlanmış yüzüm bir kuşla başıma vurur çığlığını ağaç açar çiçek sesimde sonbaharın yüreğimi biçen gövdesi öyle hüzün dokunur kıyılarıma -güzelliğin uçurumunda kavrulur dünya- en yeşil uykusunda düşlerin kullanılmamış sözcükleri boşluğa açan korkunun gölge tohumu ki, bütün geceler biraz kış’tır su içirir yaprağından ey gökte asılı güneşin ince sazı sabır türküleriyle kapılanır elbette umuda ...... |
bir elimde gece bir elimde sabah
var iken
gafil avlanırım..
fikrim düşünce benim
soğuğa sıcağa aldırmadan
yanıp tütsülenir
gönül telim..