Ay biçimliaralık kapının kuş gözleri rüzgar yarası yağmurun yaprağıyla dağılır saksıda toprağın gövdesi... ağzı nehir dolu ağaca uyduruyorum güneşi sessizliğin en soylu mıhında ırmak kıyısı tepelerden akar içimde sonbahar ve ateş çiçeği yorgunluğu.. anladım buğulu yolların bahçeleri yıkayan ağrısını soluğunda dağ heybesi ki dursa dökülür yüzüme gök uçları daracık pencerelerin hüzünlü seyri kendimize çekilen denizin incecik düşünde ıslanan gece eşiği... aydınlığın püsküllü bahçeleri içli çocuğun nar rengi karanlığı esintisiyle kızıl çembere yıldız döker henüz yeni doğmuş ağaçlar baharın üzerine sancı çığlığından kuş iner yağmur basar duvarları.. boşluğa çoğalan gölgeli dinginlik sonsuzluğun ay biçimli ateşi akar bir yerlerden ırmağın kırmızı güneşi sarı tazeliğinde içimdeki orman karışıp gider dal dalgınlığın mevsim ışığına ..... |
yapayalnız olmanın kinizmi,
küstahlıkla yumuşayan bir azaptır.