Dirilen Bir Monolog
Yazık ki;
Allah’a açılan küçücük bir pencereniz yok. Ve şiiriniz yok, Şiiri olmayanın hâli yitik mi yitik. Çiçeklerden bir tek gülü seversiniz, Güllerin bahçıvan ile husumeti, Dallarından koparılırken kopan tufanı Yüksek ihtimal bilmezsiniz. Oysa bakışınız mağrur, Kibriniz de az buz değil fil boku gibi Ve kendinden emin tavırlar, Ve evet çift dikiş kibriniz. İnsan; yeryüzünde artistik duruş sergileyen tek kibirli yaratık. Donuk mu donuk kalbiniz, Pek bir mektepli umursamaz bakışınız, Çokça merkepli ilimli meclisiniz, Ah o kininiz, bitmek bilmez nefretiniz, İhanet dolu diliniz, Zehir zemberek eylemleriniz. Bahse girerim bir kediye yol vermemişsiniz, - buyursunlar kedi hanım, kedi bey... Dememiş, Allah için bir köpeğin başını okşamamışsınız. Öyle ya efendim, Kediler ve köpekler sokakların yetimleri, Dileyen Allah için, isteyen kalbi için Binaenaleyh; tabiat ana için sevindirmeli. Eliniz dert görsün, Kurusun diyemem, haddimi bilirim. Zira Tanrıcılık oyununu sevmiyorum, Siz de Ebu Lehep değilsiniz. Lehep demişken; Zihnim evvelce gelincik tarlasıydı, Bazen de lavanta görümlülüğü. Zihnim sizden sonra yandı tutuştu, Varlığınız korkunç ve acıklı muştu. Kötüsünüz; kötülüğün hizmetlisi, iblis ahlaklı Ve acısı cahilsiniz Daha da acısı sizinle aynı cinsiz. İkimiz de ne yazık ki insanız, Kamusî tanımda birbirimize eş ve dengiz. Sizden sonra üç gün ömürlü kelebek olsaydım, Dağ eteğinde kahpe bir kurşunla vurulan yaban hayvanı olaydım. |