Dervişler İçtiması
Manzaramız mavi bir çarşaf,
Masamız maun ağacından, içkimiz Etiyopya masalını anlatırken bizlere Kuş bakışı kıyımızdan insanlar geçiyordu. Delta yarığı mahsulü envai çeşit insanlar, Elvan elvan tenli, dilli ve dinli. Biz dinsiz idik şeriat ehline göre Kadere inanmaz, Türlü türlü hikâyeyi fantastik bulurduk. İrfan ehline göre zındık idik Katlimiz kâlu bela’dan beri helal imiş. Eyvahlar olsun derdi bizimkiler, Biz eyvallahlar olsun derdik. Tarihin birinde derimiz yüzülmüş, Kafamız kesilmiş, Rabbani nidalarla recm edilmiştik. Acımız göğün kapısını tokmakladı, Çığlıklarımız imanlar tazeledi. -Manzaramız buyurgan kaşların, Gözlerin, kirpiklerinden intihar etmelik bakışlarındı. Aramızda masa diye birkaç deniz vardı, Bir düzine şehir, deniz seviyesine Tanrı bakışlı yüksek dağlar Sanayi devrimine kurban verilen kirli göller, Değişik iklimler, sarının kırk tonu vardı. Zemheri mevsimindeydik Ve seninle üşümek sıcacık bir şeydi.- Şeylerden birçok şey gibi gökyüzünü konuştuk, Masa dervişler içtima alanına dönüştü. Saki geldi, sular değişti, gökyüzünden yeryüzüne indik. Dünya dertlerini göğün kapısından masaya yatırdık. Bilinçle sorularımıza cevap aradık, Hikmeti sorguladık, ruhun mahiyetini kalple çarptık. Akıldan vicdanı çıkardık, Sonra kalbi ekleyerek topladık. Matematiksel hesaplara göre çıkan sonuç: Varsayımlar, teoriler, soru işaretine eşlik eden hüzünlü noktalar. Ve bir de öğrenilmiş bakiye mirası kalan, Allah’u âlem -en doğrusunu Allah bilir- lafzı. Haliyle sustuk. Dallı budaklı her yanımız budandı. Susmanın rabbani senfonisi söz aldı; Sen Rûmi oldun, Ben hâliyle Şems kaldım. Kimya’nın eteğinden kaydı ayağım, Kör bir kuyuda mum gibi söndüm. |
Şiir güzeldi
Bizde okuduk ve kutladık yürekten
Allah'a emanet olasın, şiirle kalasın