nârdüştüm düşümden bir gece ayın çıplaklığında zeytin ağaçlarının ve narların secde ettiğini gördüm tanrıya öylece daldım varlığına bir çift zeytindi gözlerin neydi rengi seçemedim karanlıkta yeşil miydi siyah mıydı yoksa kızıl kıpkızıl iki nardı memelerin bembeyaz gömleğinin altında dokunsam dağılacaktı kana bulanacaktı ellerim tutuldu nutkum sallandım durdum sonsuz bir boşlukta bir kusur aradım kusurlarla dolu dünyada benzetme bulamadım varlığına mümkünü yok bulaşacaktım ebruların sırat olsa da yine de koşacaktım düşecektim alev alev yakacak aşkın nârına çektim ipini aklımın göğsümün mezarlığında peygamber çiçekleriyle bezeli bir otak yaptım sana bilemezdim dokunmaya kıyamayacığımın talan edilmiş bir gül bahçesi olduğunu gözlerinin hüznünden başladım onarmaya öptüm ıslak kirpiklerinden bir serçenin kalbi atıyordu nabızlarında ellerin, o narin ellerin buz kesmişti birer çivi olmuştu parmakların herkesten sakladığın yaralarını mütemâdiyen kanatan kimsesiz zamanlarda aldım kırk zemzem suyuyla yıkanmış yedi kat pamuktan evla bir kundağa sardım -annemin merhametinden doğma- mabedimdir benim orası artık korkma … Necat USLU |