2
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
204
Okunma
paslı bir neşterle
kadim bir yarayı oymaktı aşk
altında kalmaktı elleriyle inşa ettiği yapının
onarmaya çalışmak dağılmış bilyeleri
kara bir trenim diyordum -hıçkırarak-
sürgünüyüm uzayan yolların
gidiyorum
her istasyonda bir parçamı bırakarak
iki ray arasındaki mesafe
asla kapanmayacak
tinime yakın
tenime ırak
diyordum:
dünya yaşamakla yaşlanmak arası
gri bir tımarhane
tırnaklarımı geçirdiğim gövdem un ufak
okuyordum yaşayamamışların hüznünü
anamdan emdiğim sütü
burnumdan akıtıp
dökülen kirpiklerimi ayraç sayarak
ve sen
sığdırmaya çalışırken yüzümü tuvale
su gibi narin parmaklarınla
acım sığmaz diyordum
sığmaz acım
arşa sığmazken
zakkumdan öte acı ağacım
kara bir taş gibi
titreyen dudaklarında sus
inip kalkan sinende
küs kelebeği mahpus
bozkır sarısı bir çığlıkla
kararan umudu emziriyordum
yokluğunun memelerinden
ayaz gecelerde
içimdeki alevi söndüremeden
-aşk biraz da yenilmektir savrulurken yaşam rüzgarında- diyordum-
kalbimin heybesinde varlığınla
bir bilinmeze yürüyordum
Necat USLU
5.0
100% (6)