SİYAH SAÇLI KADIN
Biri vardı bir kız...
Bizim eski mahalleden Upuzun sırma gibi saçları vardı. Gelip giderdi kendi halinde Kendi imrenecek kadar güzeldi, saçları da öyle. Simsiyahtı tıpkı ipek gibi. Gören bakmaktan kendini alamazdı. O ise hiç umursamazdı olup bitenleri Sanki biri vardı hep düşündüğü Bir tek onu görürdü gözü. Bazen iner kıyılara doğru zamanlı zamansız. Kimseler bilmez anlamazdı onu. O içindeki fırtınaya tutulmuş savruluyordu Bir oraya bir başka yere. Ama hiç aksatmaz o meçhul gitmeleri Gidişinde hep bir canlılık vardı. Dönüşlerinde ise bir kasvet. bir hüzün sorma gitsin Zaman geçtikçe değişiverdi her şey. O güzeller güzeli simsiyah saçlar yok artık. Tarumar olmuş nedense İçindeki fırtına dışına vurmuştu darmadağındı. Sanki dünyanın sonu yaşanıyordu. Boş bakışlar altında yitip gidenler. Düşündü. Onca hasret nasıl telafi edilir ki. Oturup aynanın karşısına baktı uzun uzun Bir makasla başladı işe. İnce belikli sırma saçların sonuydu artık. Sabaha kadar kesip durdu. Sonra yaktı bir ciğara çekti derin, derin. O an sustu sondu sanki. Ve sustu her şey onunla birlikte. Yollar onsuzdu artık. Kıyılar da kimsesiz kaldı ondan sonra. Kimseler saç uzatmaz oldu. Uğursuz muş diye. Bak, bak uğursuz. Neydi kırılıp dağılan yürekteki bu sızı.. O sırma saçları kökten kesecek kadar olan neydi Hiç kimseler bilmedi bilemedi de. Uzamadı o saçlar bir daha Ve kadın hiç konuşmadı Her yerde o konuşulurken o sustu. Adı neydi bilmem Ama bir şey vardı onu hayata küstüren. O son gün oldu ne olduysa ne yaşadıysa. Küstü kadın. Sonra vazgeçti bir çok şeyden Sustu sadece. Konuşamadı bir daha. Konuşmadı. Mehmet DEMİR 01.11.2018 AN"KARA" |