ölürken dünya
konuşamıyordum artık
dilim çaresiz kalıyordu söylenecek bir çok şeyde susuyordu geçip gidiyordu ömür. öyle bir zamandayız ki ne desem boş. artık hiç bir şey anlatılır gibi değildi susuyordu herkes susturuluyordu artık kimse cevap vermeyecekti iyi bak şu huzursuz dünyaya iyi bak... çocuklar eskisi gibi eğlenemiyor artık. çiçekler bile eskisi gibi değiller. renksiz ve kokusuz gül kaybetmiş neşesini. kuşlar artık ötmüyor bahçelerde konduğu dallar mutsuz. ırmaklar eskisi gibi deli, deli akmıyorlar. yetim çocuk gibi durgunlar dereler desen artık son nefesteler. nereye baksak aynı acı. gülmeyi unutmuş yüzler. sanki o muhabbetler buralarda hiç yaşanmamış gibi. nereye baksak bomboş her taraf adeta yangın yeri bir kıvılcım bekliyordu suskunlar gülmeyen bu insanlara birazcık neşe çok muydu onlara az biraz neşe çok mu. yoksa yok mu... solup giderken hayatlar dünya denilen bu yerde daha kaç cinayet yaşanacak buralarda kim bilir daha ne kadar sürecek bu katliamlar öldürülürken o bakir topaklar. gelinlik kızlar gibi sessizdi yankılanırken tecavüz sesleri ormanlardan her şey ölüyordu ağıtların o duyulmayan sessizliğinde ölüyordu çok şey insan ve kan. neden bu kadar zalim ki insan. kendi gerçeğini yitirirken bir kez daha ölüyordu dünyadaki gerçekler dünya ölürken ayakta kalıyor mu insan. mutluluk artık hepten hayal. kirpiklerinin ucundaki gözyaşlarını düşün unutma o orada kaldıkça senindir. düşünce ellerin olur bil ki her ölüm gençtir ancak ölülerin gençliği yoktur. * Mehmet Demir 13.04.2022 Ankara |