duyulmayan çığlıklar
sesleniyorum, sesleniyorum sesimi duyan yok
sesim sessiz duvarlara çarptığında anladım ki her şey susmuştu artık dili yoktu o acının. durmuştu o zaman. o anlamsız git geller yaşanırken. acı içine düştüğümde anladım olanları çaresizce kıvranmanın ne demek olduğunu anladım akıp gidiyordu zaman sıkışmış yüreğimdeki belirsizliklerle olanalar ve olacaklar kabus gibiydi kimseler yoktu. bakamıyorduk her yer hala karanlıktı hüzün koca bir duvar. acılar ise dayanılır gibi değildi yoklukların sefa sürdüğü hayatın cenderesinde acılı gözlerdeki o korku gölgeleri hüzünleri yansıtan o ürkek bakışlar. iç sızlatan o anlar. geçip gitti koca bir geçmiş bir say bakalım kaç özleyen var geride kalan göçüp giden kaç can hangi sinelerde kaldı izleri bilmem. hangi sinelerde ateş zamanın mahkum ettiği o anlarda bir dramın kucağındaki sessiz çığlıklar yükselirken kimselerin duyamadığı acılar yaşanıyordu ses vermiyordu yıkık duvarlar zaman kendi sessizliğinde boğarken acıları duyulmayan sesler renksizdi. geçmişi düşünürken iyiliğe adanmışlığın o dost yanları üşüyordu zamanın oynadığı oyun içinde kalıyordu sesler uzanamayan o eller geç kalmışlığın fütursuzluğunda anlamsızlaşırken. sallandıkça yıkılıyordu her şey selasız, kefensiz gömülürken canlar sızlarken burun direği tüm geç kalmışlıklara. olanlardan imtina etmek imkansızdı pişmanlığın olmayan telafisi bir türlü dolmayan boşluklarda gezinirken. anılarda bıraktığı acı iz. ve o son hali düşündükçe geçmişe gidiyor her şey ne çok şey var söylenecek sustuğumuz sustuğumuz ne çok şeyler söylemedim söyleyemedim. o gün onlar sustu bu gün ben susuyorum. Mehmet Demir 01..04.2023 Ankara |
selasız, kefensiz gömülürken canlar....
...
Yüreğine sağlık hocam... Dua ile...