DÜŞ SATAN ADAM IIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın DÜŞ SATAN ADAM 1
Herkes az ya da çok düş satmaz mı kendine ? Yavaş hareketlerle bağdaş kurup oturdu kilimin üstüne. Avuç içlerini dizlerine koydu. Hafifçe öne doğru eğikti başı. Gözlerini kimse görmüyordu. Hepsi biliyordu ki "O" düş satıyordu. -Dinliyorum, dedi düş satan adam. Ama önce soru/n/lar… sonra düşler… -Aramıza koyduğu uçurumlar kayıp, dedi birisi. Bu yüzden dönemiyor giden/im geri. Ve ben kendimle kalmaktan korkuyorum. Zihnimde Tüyler ürperten cinayetler işliyorum. -Bana bir düş ver, dedi diğeri. Gömeyim kendimi. Ya da süpüreyim geçmişin yüzünden alın terimi. Çünkü aşk, Hep prematüre bir yalnızlığa çağırıyor ismimi. -Dilimde iğneler var, dedi öndeki. Duymak istemiyor kimse gerçeği Ve maalesef ben Densiz cümleler kuramıyorum Kurtulup da vicdanımın sesinden. -Sevgili konuştukça… dedi arkadaki. Cümle cümle dökülüyor içimde. Çürümüş teni üstünde buluyorum kirpiklerimi. Adımı silme Ve rastgele birinin koynunda yatırma beni. Şaşılar karıştırır hep dudakların yerini. -Kendime benziyorum kuyu derinleştikçe, dedi öteki. Aklım ve hislerim öldürüyorlar beni. “Çıkmaz sokak hergeleleri” Adını hatırlamadığım harfler yüzünden, Yeniden betimlemek zor oluyor kendimi. -Gitmek derdindeyim, dedi beriki. Gidemediğim şehirler dolaşıyor damarlarımda. Ve ecel tüm kaldırımları benim için temizliyor. Bir tek Ebabilleri istiyorum. Ebabiller görünmüyor. Bütün tanrılardan uzağım. Hepsi yalan söylüyor ! -Ayak izlerimi göremiyorum, dedi aynanın önündeki. Geri dönemiyorum, düşmüşken yârin gerdanından. Halime şairler ağlasın istiyorum çokça. Bir tek onlar haberdar kıyafetsiz yanlarımdan. Düş satan adam, kafasını kaldırmadan: Susun artık, dedi. Dinleyin ! Gözleri yine görünmedi. İnsan bir kez olsun koymalı değil mi göğsüne geceyi Ve denemeli değil mi uyutmayı, Tıkayarak şairlerin ağızlarını ! Bir saç teline şehir yakanlar, kaçanlardır. Ve kaçanlar konuşamaz ki sorsunlar ! Şizofrenin cümleleri jilettir bileklerine. Gerçekler lazım değil şizofrene. Ama unutmamalı, Sahte ile oyalananın çukurunu Derin kazarlar ateşte (!) Aradığını bulamaz insan, etkilenirse. Belki gerekli olan, Kaçmaktır kendinden alabildiğine. Nef/e/sten vazgeçmeyen insan, Anlar mı aşkın rayihasından ? O zaman aşkı, Bileti nereye aldığını bilmediği Bir yolculuk saymalı. Ki güzelin peşinden gidene, Her yönden gelir melekler, Yağmur vakitlerinde. Söyleyin, şimdi ! Düş satın almak mı unutturacak isminizi ? Sustu düş satan adam, ayağa kalktı. Ve tüm konuşanları topladı avuç içlerine. Sonra yerleştirdi tek tek yüreğindeki yerlerine. Ardından kapadı perdeleri gecenin yüzüne. Yağmur başladı, Hafif bir ney sesi eşliğinde. Ve niyaz “En sadık dost ! Ey Vedud ! Bırakma elimi. Sen ki tek terk etmeyen Sevgili…” Ağlıyordu, Gözbebeklerini ararken… 09/02/2010Denizli Yağmurun şarkısı fısıltıya dönüşürken koltuğundan kalkıp pencereye yöneldi Perdeyi açtı ve camın buğusunu sildi Dışarıdaki kalabalık tahmin ettiğinden fazlaydı Çayını aldı duvara yaslandı ve izlemeye başladı… Karşı kaldırımda göç ülkesinden aforoz edilmiş gibi başını önüne eğmiş bir kadın tutuyordu elini bükülmüş çelik namlu gibi duran bir adamın Biraz aşağıdaki otobüs durağında aşk yaralarını açıkta bırakarak birkaç cümlelik şefkat bekleyen bir adam bakışlarını yakınında bekleyen kadının gamzelerindeki Tanrının el izlerine dikmişti - Kadının tedirginliğine bakınca dedi camın ardından adamın yaraları gözlerine şiir gibi görünmüyordu belli ki - Park edilmez levhasının yanında bir kadın çantasını göğsüne bastırırken affedildiği için amel defterinden silinmiş günahlar gibi gülümsüyordu - yeni günahlara yer açıldığı için belki de - O dudaklarıyla abartırken gülümsemeyi pencerenin önünden usulca bir kadın geçti Gözbebekleri ışığını yıldızlardan toplamış gibiydi - Acaba dedi içinden çayından bir yudum alırken gözlerinin akından kaç atın alnı nasiplendi – Şadırvanda abdest alan - kasketini ters takmasından belliydi - bir adama takıldı gözleri Sert görünüyordu mimikleri - belki de granittendi - Bir ömür gerçek Tanrıyı aramak yerine sahtesinin kafasını kırmakla meşgul olan tipler gibi Şadırvanın kenarında bir dilenci bildiği dualarla Allah rızası için ! serenat yapmaya başladı - Acaba dedi pencereyi tekrar silerken acaba 30 gümüş para verseler bu dilenci de Yahuda gibi İsa’yı satar mıydı ? - Bir taksi durdu evin önünde İçinden bir kadın indi Piyano tuşlarında sek sek yürüyen serçe parmağı gibiydi bedeni yahut meleklerin elleriyle sulanmış bir bahçenin tek lalesi Sonra göz kenarlarındaki kurumuş dere yataklarını makyajının altına saklamış - ki acemiydi işçilik - bir kadına selam verdi - Ne güzel dedi içinden adam bazı insanlar önemsemiyordu acemi işçiliği - Papatyadan medet uman uğur böceği yaşında ve elbisesi aynı kırmızı tonda bir kız ve ona haça çivilenmiş de henüz iyileşememiş gibi yaslanan bir delikanlı bakkala girdi Hemen arkalarından da üşümüş ellerini cebinde gezdiren bir asi - Hayat dedi adam içinden ironi yapmayı seviyor eylül gibi - Bir adam zihninde taammüden işlenecek bir cinayete son şeklini verirken Dudaklarının birleştiği yerde cilveli nehir bulunan bir kadına çarptı Özür dilemek yerine - elindeki kırbacın ıslığını kölelerin üzerinden eksik etmeyen- zorba gibi bir bakış attı Neredeyse kuruyacaktı nehrin kaynağı - İnsan dedi dişlerini sıkarken neden sona bırakır ki adam olmayı? - Biraz geride trafik lambasının gerisinde düzgün ve pahalı giyinmiş bir adam cenneti ve cehennemi eteğinin altında sakladığını düşündüğü bir kadına yalayıp yutulacak kemik parçası gibi bakarken Başka bir adam - cebinde muhtemelen darağacı taşıyan - diğerinin bakışlarını söküp mazgalın dipsiz uçurumundan attı - İlginç dedi pencerenin gerisinden insan kılığına girebiliyormuş demek Ebabil Kuşları - Karşıdaki mağazanın önünde bir çift vardı Kadın elbiselere bakarken yerini yadırgamış saç teli gibi duruyordu Erkekse - hani dansını bozmak istemez gibi uçurtmanın - naifçe kadının saçlarını öpüyordu - Bazı insanlar dedi adam cansız mankenlerle oyalanırken bazı insanlar da çiçeğini susuz bırakmıyordu - ……. Çığlık çığlığa bir alarm sesi bitirdi adamın rüyasını Kalktı lavaboya gitti Yüzünü yıkarken mırıldanıyordu “Allah’ım neden ben dediğimin içinde yaşıyor bunca kişi ve nasıl bulacağım bu kalabalık caddede mecaz olmayan kendimi ? “ Özgür SARAÇ/Râzı 29032020Denizli |
Yüreğine emeğine sağlık........ selamlar