Lilith’in soyu Avesta’da yazmaz her gece isim sormayan cellatlara teslim etmeden önce kendimi hayali kurşunlarla seni vurduğum Çünkü Havva olup Tuğba Ağacı’nın altında kollarımda demlenmiyordun Çünkü Kaf Dağı’nın eteklerinde ellerimden tutmuyordun Beyazdan kaçıyordun Kardan Aşktan Kefenden Deniz köpüğünden Siyahtan kaçman gerekiyordu oysa Gecenin göz kapağından ve kuyudan ve buğulu camdan Kalanın ahı ile harlanmış kaderin hışmından uzak duramadığın için seni sevmekten yoruldum Parçalanan dağ kadar yoruldum gözü önünde Musa peygamberin ve çölün kumlarına batan ayakları kadar hicretteki Muhammed’in Oysa ben seni zülüflerinde soluklanan rüzgarlar gibi sevmiştim
Lilith’in soyu Rigveda’da yazmaz harflerin yerini değiştirmenin yahut kilitlemenin bir cümleyi zihnin en derin yerine zehrin etkisini hafifletmediği “Sakıncalı” notu düşülüyor her seferinde bilmiyorsun kirlenmiş namluların tetiğine ve ben Kadınım namlular üzerime çevrilmişken seni sevmekten yoruldum Yusuf’un nefsine direnen edebi kadar Eyüp’ün yaralarla dolu bedeni kadar yoruldum Sen Hatice gibi tertemiz cümlelerle teselli edip örtseydin üzerimi Ben Davut’un kılıcı gibi sana vahiy! getiren sahte peygamberlerin dilini kesebilirdim Çünkü ben seni İbrahim’in yangınına su taşıyan karınca gibi sevmiştim
Lilith’in soyu Tripitaka’da yazmaz Elif (Allah) Lam (Cebrail) Mim (Muhammed) dir yorumu Ben de Ra harfinin gölgesindeydim ki bu da bir yorumdu Kalbimde 99 elbiseli Esmam İsa gibi ölüyü diriltemesem de bütün putları/nı kırabilirdim Omuz vermedin Kadınım “numero deus impare gaudet / VİRGİLİUS” Tanrı tek sayıdan hoşnutken rakamların ve harflerin peşine düşüp cennete! doğru kendine sahte bir yol çizdin Hüdhüd’ün uyarılarını bir kenara koydun Bense elimde bir sürü nokta gireceğin çıkmaz sokakları kapatmaya çalışırken seni sevmekten yoruldum Yakup’un gözleri kadar Nuh’un öfkesi kadar yoruldum Oysa Hallac-ı dinleme Rakamlar ve harfler renkler gibi değil tehlikelidir demiştim Çünkü ben seni Tanrının Ol! emriyle bana yâr olduğun için sevmiştim
Lilith’in soyu Amel defterinde yazıyor boyacının seni boyarken gül rengine dikenlerini ayırmadığını baştan beri bildiğim Ne Tanrıçaydın çünkü Ne de kabartma bir figür içinde mitolojilerin Bu yüzden işte sana abartılmış masalların finalleriyle gelmedim Çünkü ne gaybın bağrında bir Hızır ne de göğün katlarından birinde İdristim Bu yüzden işte seni elini tutmak için simidi bahane eden martılar gibi sevmiştim
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ELİNİ TUTMAK İÇİN SİMİDİ BAHANE EDEN MARTILAR şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ELİNİ TUTMAK İÇİN SİMİDİ BAHANE EDEN MARTILAR şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
İcinde ilahiyattan tarihten mitolojiden edebiyattan isimler yerler olaylar vb gecen siirlerin okuyucu bakımından anlayan bakımindan yüzüne bakan az olur Zamaninda biri bir siire elestiri yapmıstı icine bir suru anlasılmaz sey koyup siir diye önümuze koymus millette alkışlıyor diye Siirin bu tür siirlerin arka planını arastirmak zor olsa gerek :) belki de cok kimseye o bakımdan hic bir sey yok gibi görünse de bir seyler var bu siirde el hak dogrusunuz Tesekkür ederim
Şiirde adı gecen her bir kitabın her bir ismin her bir mekanın vb bulunduğu satır ile bağını anlam paylaşımını aşkın o anki haliyle yoğurulmuş kıvamını hiç bir şey olacak şekilde göz önüne serip hımm yine de bir şeyler var duygusunu vermek Leliadan miras bana :)
Biraz ezoterik biraz mistik fazlaca mecaz ile saklanmış aşık maşuk krizi Naz yapiyorum ama çaktırma e mi :) Ben seni de beni anladığın icin seviyorum arkadasım
çok güzeldi şairim.
eline diline sağlık