TuvalBiliyor musun, Gözden uzak kuytularına çekildiğimden beri Ömrümün en güzel sevda türküsünü dinledim sesinde Duvarındaki tuval mevsim çiçekleriyle kokarken nefesimde Manzarada gördüğüm yıldızlar başka Duvarına duran kadın Bambaşka... Gece başlarında oturup hayaller kurduğum Derince bir umudun kuyusuna dilini toparladığım Dilek cümleleri gibisin gönlüme eş Dalından düşen elmalarla kollarının çemberine Utanarak başımı koyuyorum Ay ışığı sarmaş dolaş teninde Gözlerime ne hoş görünüyor Kelebekler Kalbine ek çiçeğin yaprağında uçuşuyor Hem vallahi hem billahi hem tillahi Şaşkın at gibiyim göğsünde Kirpiklerimde gözlerime sürme çektiğin ok Yüzümde nazlı duruş incecik ve Selvi boylu Düğmeleri çözülmüş şehrin çıplak sokakları Sürüm sürüm sarıl yağmurlarla Nağmelerinde şimal şarkılar tırmanıken şu dağı Feleğin çarkından yarin boynuna Üzüm üzüm sarkıp Tenindeki sevdanın şarap kokusuna Kendimi asacağım Tezden sönsün küçük ışıkların gözleri Uyuyacağım Sabahlar ruhunun elbisesini biçerken bedenime Aynalarda yüzüm senin için gülsün Evet buğün kalbimin nurundaki mendillerle sileceğim terini Yaralarına merhem süren yeşilin baharı Evet bugün sõyleyin rüzgarlara yoldaş eylesin Ayaklarımı canımın içine Yüreğimde ağrı kulağımda ses Bugün çiftetelli Gökyüzü secde ederken Saçlarım Deli çaylar gibi gülüşünü yalar Bir meltem ki yarınlara Alır başımı dizlerine bir biçimde Gizli sır da muhabbetini kalbime yazdım Dayandı mı camına huysuz kuşlar Gerdanındaki el ben Olayım Düğüm düğüm bulaşmışsın boğazıma Cennetime sızan düş püsürüğü Her bastığım taş alevden gölge Çoğaldıkça yanına özledim işte Hallerimi... |