Şiir aynasında yürek safıbiriktirmektir evrenin taştan kalbinde pamuk gibi kovulmaktır cennetinden ilahların ölü susucuları lanetleyip, kuşların peşi sıra parçalamaktır elleri ile yüzünü tiranın sönen ateşin buğusunda kefenlemektir köle dansını ateş böceklerine doluşmaktır çoban yıldızının heybesine uzak köylere sürülemektir umudun göğünü bir habeşin sevişmesinde ateşi suyla kavurup devşirmektir dudaktaki altın kumu can katmaktır imkansızın direnç rahmine attığı kör düğüme düş rahmi artığı çocuğun göbek bağını kesmektir rüzgar bıçakla zamana gebeliği öğretmektir mahpushane duvarlarında çentik resim üflemektir canı kaleme yalnızca sevgiliye değil hepimize deşmektir bir sfenksin veremli gözlerini sütten kesilmiş Felluce de emzikle dünyaya barış ekmektir Astek’li kadının göğsünde güneşin tarlasına hesabını sormaktır atlarla koşan kardeşimin kesilen yelesinin göz dağlamasında lav kaynatmaktır bilmem kaç alev derece kurşunun peşi sıra öpmektir düşen sevgilinin kanayan memesini fermandır Dersim lehçesinde sesle tüm şeytanlarını iblisin boyu bağını kesiyorum yüksek rakımında şiirin şiir aynasında yürek safı kılınmalıdır ölü aşkın cenazesi dilber teninde agıt misali cebindeki çiçeklerle gitmektir bahçıvanların Amerika’sına deniz yıldızını pusula vermemektir okyanus sevdalısı balığa varsın tek kalsın deniz kızının sol memesi ve haykırmaktır ey Firavun’un altın maskeli timsahı dişlerini keseceğim Ziver Bey köşkünde kork, düş başındayım hayaline yansıyorum denizin mum nefesinde K.Y. |
olduçada sanırımben bile artık okumayıs evceğim okumaya devam edeceğim