3
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
657
Okunma
ince bir bahar
saksılar koyduğunda gözlerine
içimin yanık türküleri kök kök
gözyaşının doruklarına aşkı döller
mevsim yankısıdır gün
toprağa düşen ter
ve sabrın sessizliği yalvarması
yar yarası
boşuna değil
pencerende öylece duran çiçeğin
kırmızılar açtığı yüzümde ellerin dolaşır
anlarım ki
sensiz hiç bir yere ekilmez tohum
ağla çocukluğum
Ekim ıslığında kalbe kıvrıldıkça
ışık diliyle dağların göğsünü saracağız
sazın telinde mutluluk
yüreğim telaş
yüreğim pencere
nasıl da taşır rengi
bakışlarıma
senin sesinle Baba`nı kucaklarken
öyle bir aktım ki
avuçlarındaki sen ve yol
emanet edilirken ellerime
gecenin tozu yatağımda
sana sarılarak uyandım
beyaz indi karanlığa
ruhumdaki sevince
sisler utandı
sanırım
nerede olduğumu biliyorum
ruhunun en dibinde
ellerine kendimi
bırakıyorum
sevgilim,
uykunu tutsam bırakmasam
ağzımı demir musluklara dayayıp
hücrelerini içsem
aksam omuzlarına
zaman
değişse
soluğundaki düğüme tutundum
çıkarıp masallardan kırmızı dalları
sokuldum kalbine çığlık çığlık
sonsuzluğun ateşinden gülüşleri çalarken
kelebekler
göğsüne en görkemli yıldızla dokundum
yalnızlığındaki kıvılcım
tek başına değil
parmak uçlarımla cama çizdiğim buğu
yağmur diye teninden akanım
biraz ıslak dağılırken her şey
sanırım
nerede olduğumu biliyorum
ruhunun en dibinde
ellerine kendimi
bırakıyorum
5.0
100% (5)