2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1523
Okunma
(kimse bilmiyor zamanın nerede oturduğunu
bilse gidip konuşurdu herkes)
meydanlar kötülüğün cesaretiyle dolu
maskeler yüzünden sevişemiyor kentin yarısı
diğer yarısı oturma odasında uyuyor
bitmek bilmiyor insanın içindeki melek düşüşleri
her şey nasıl da kapkara, ıssız ve gittikçe ölmekte
cümle kırıntılarıyla besleniyor hiçlik evreni
nasıl da bereketli ürünler veriyor mösyö kayboluş
gölgelerden öğrendim her şeyin neden kapkara olduğunu
kömür ülkeleriymiş kelimelerin kökeni
ve dil; korkunç savaşçıların silgisiymiş
evrensel bir öpücüktüm sonsuz gözaltı başlamadan önce
şimdiyse boş sayfalar için sesler topluyorum sokaklardan
sonra o yasaklı semte giriyorum; ne büyük şaka!
bağırıp duruyor içimdeki deli “fikirsizlik ölümdür”
ve boynuma sulanan görünmez iplerden bahsediyor
bir ayna buluyor ellerimi suların buluştuğu yerde
kelepçelerin düşünceye dönüştürdüğü ellerim, ah!
meşale gibi duruyordu bağrımda işçi köyleri
başkaldırı yeli değmişti yüzüme; ben artık başkalarıydım
ben artık başkalarıydım umutlar evreninde
başkalarıydım çünkü dakikalar kasten yavaş ilerliyor
başkalarıydım çünkü yola çıkmıştı bile yeni anlamlar
unutuşun kapısında önümü kesti gerçeklik duygusu
yemeğe davet ediyormuş yasaklı semtten topladığım sesleri
konuşacakları varmış yok oluş biçimleri hakkında
ağzında yine o uçsuz bucaksız ve anlamsız tarlalar
kıyısında rüzgarların konaklayacağı tek bir ağaç bulunmayan
bitmek tükenmek bilmeyen o kapkara yollar
yine o korkunun duyurusunu yapan karanlık zeka
yemek davetini reddedip
masada yalnız bıraktım kelimelerin çorak ülkesini
ve uzaklaştım harika belirsizlikler ustalığına doğru
5.0
100% (9)