Buz Çölüben ateş aramıyorum, bir kıvılcımın geçmişini arıyorum kumruların gözlerindeki kül bulutu uzaktaki kin ve iz adacıkları birleşip şehirden ayrılmış bir evi gösterdiler bana düş orucunda kalmış bir ülke açtı kapıyı sabaha kadar çalışan taşlar korosu koltuğundan kalkmayan buz çölü karşımda duruyordu dağınık olgu ateş aramıyorum dedim hepsine ateşin değdiği her yer hissizlik kanseri reddedilen el felcin merkezidir adalet diye bağıran el incinmiş bir vatanın sabrı susmuyor sırtımdaki iyimser çentik dibe vurmalar vadisindeki yankı taşıyıcısı kimse ölmemiş gibi ışıkları yanan şu mutlular salonu içinde his olmayan kemiksi bilgi harabeler içindedir hafıza pazarı bir kıvılcımın geçmişine inanmayan kim varsa cesarete saygı duymayan kim varsa işte onu onu arıyorum soruların kırılışını teslim etmek için aşağıdan çekiç ve çivi sesleri gelirken yukarı doğru bakan oyuncak kökeni arıyorum bilsin, insan gökyüzünün hiçbir şeyi değildir ilgisizliğin panolarını onarıyor veda işçileri ey giz! yüzüne yapıştırılmış suçlamayı temizle eylem; düş dokumacılarının melodiler çarşısına inişidir bilsin istiyorum yerdeki yangına sağır olanlar bilsin, seslerin lideridir bulanık hüzünler şöleni silgiler kentinden gelen ceza bildiricileri ve kime sarılacağını bilememe duygusu birleşip öykülerden çıkarılmış bir evi gösterdiler bana yamaçları olmayan uzaktaki bir ülke açtı kapıyı unutmam için çıkmaz sokaklar koydular önüme bilsin, ben çıkmaz sokakları değil çıkmaz sokakların geçmişini arıyorum (21 Haziran 2017) |