Müstakil Ölüm
I.
Travmatik bir salı günü Sinema çıkışı insanlar yaşlanıyor Kuş boncuğu gözlerinde Ve bir yudum suymuş adını yeni duydum Özlemenin o bahtsız sesi Ateşle yaklaşmayın! Ormanlardan öte İçim Nasıl söylesem Kırılıp dökülüyorum bu yalnızlıkta Bitiyor sonyaz Ertesinde Ağustos. Pençesinde kan Sen ertesi mavi ve uzak Boşalan koltukları dolduruyoruz birer birer Birikince de taşmıyor Nal seslerinde yalnızlık. II. Çok yaşa! Gözlerini açıkken daha çok seviyorum İçime yerleşmiş kent kavgası Bir saksıdan sökülmüş ölgün çiçekler Uzaklarımda yaşama savaşım Seninle başlıyor her şey Sen kırk yılın kırılmaz aynası Sen buzul maviye dokunan ritim Beni kimselere sorma Her şeyim bu yalnızlığın içinde. Bir de bu "her şey" Sulardan geçtim, yaşlı dağlardan Kır papatyasında dudak uçuğunu buldum Hep öyle kal. Bir tükenmişlik miyim neyim Resmiyim ölümün. III. Bak bu yalnızlık Ne yöne dönse bir iğne gibi batar İçimdeki ölü kuklalara Yanmış bir kahve kokusuyla Ayaklarımın altından kayıp giden Boncuk kuşu! Boncuk kuşu Kapısında uyuyakaldığım korku Beni bir kıyıya Gündüz gibi yerleştiren zaman Seni göstermiş ertesi maviye Ölüm dersem ölüm Ölüme benzeyen büyük binalar değil Müstakil ölüm Yaralı bir çiçek gibi soluk soluğa Gecelerde. |
sahane
ama dizeler kucuk harf ile baslasa ve her dize tek basına bir sey degil de dizeler birbiri ile baglantili bi seyler anlatsa bu dil tadından yenmez :D