Dünyanın Son Günü
I.
Boş sesleri katlıyorum kenara Dolapta kalan üç yalnızlık Herkese yetecek kadar ölüm mevcut Dünyada Kaç kış görürüm Soğuk, ala ayaz, Sibirya Zamansız kaybedişler Devredilememiş mutluluklar Zamanı döndüremesek bile seninle Bükelim Büsbütün karışık yapbozlar yazıyorum İnce tığlı ölüşüm En sessiz aralıklarda duyardım İçindeki o çocukluğumu Şimdi bir hisleniş Şimdi bir sesleniş Gülüşünde oynaşan çocukluğum İnanmak istemiyorum Gündüz toplaşan gökyüzü Karanlık hüzün dolu yastığım Bu betonlar çok soğuk II. Uç uca ekledim sevdamı Birazı azını karşılayabilir Uyanamaz oldu mutluluğum Gündüz saat zamanla sevişegeçerken Bambaşka şehir uyandım Sevdamız ihlal Sevdamız aleni ve çırıl çıplak Ruhum yorgun yatsılardan sonra Yosunlara meşk Bir begonya şarkısız odada uzanıyor Asılmış gökyüzüne öylece idam Halsiz pencere adamları dipdiri Sessiz karanlık Alkışlarla Hızla akan nehri uğurluyorum Öpüşen iki güvercin Ve ağaç dalı söğütümsü Sarı kaldırımlara düşüyorum saralıyım Beşik düzünde eğilen öksürük acısı Ovalar yapayalnız yağmur İki güvercin Biri ölüm biri aydınlık Dünyanın ilk günündeyim III. Yıldızların üstünde piyes oynadım İçi boş döpiyesler Cennetten seçip aldığım sedir Mübarek kaybedişler İki isimmişcesine ölüm Sen kim bilir hangi ovanın Yaklaşık üç insan yılı uzaklığında Boy veriyorsun ağlak çiçeklerce Kum ve kan Rengini ödünç aldığım karanlık oda Herkes orada yalnız Kaç kış görürüm Soğuk, ala ayaz ve Sibirya Sinir harbinde başkumandan yaşayamaz Oyulmuş bir kavuğun içinde yeşil kelebekler Dünyanın son gününe uyanacağım |
Şiirli günlere...