AŞK, ÖLÜM, YALNIZLIK
Bu yalnızlığı şuradan alıp şuraya koyuyorum
Köşebende ilişen düşünceler. Altın renginde çiçekler Doluşun. Göğsünün bittiği Boynunun başladığı sürreal resme Yaşamımdaki sevinçleri topluyorum Bulvardaki kaldırımlar sökülüyor Kırık bardak iyi mi? İyi Oysa birkaç söz söyleyip ayrılacaktık dünyadan Yaşamak neden bu kadar uzun sürdü? Manastırdan yukarı koşan mutsuzluklar Benim gardrobum ağlamaklı Aralık’ın sesi şuracıkta işte bak Dar bir lokalde gülüşmeler Duyuyorum Aralık’ın sesi şuracıkta Doğanın cezasıysa ağaçların solması Küpeştemizdeki sonbahar Ve begonyalar. Neden Aslında bir ateşi kendi ellerimizle Söndürmek Eğer güneş kuzeyden doğacaksa Bu soğuklar neden Bir bakıma yalnız bile değilim Artık ellerim üşümüyor. Tren istasyonu Yük gemileri ve otobüs terminali Telaşla kalkıyorlar içimden Çünkü uğurlamak soğuk olur derler Ölüyorum. Ve duy yanan çiçekleri - soğuğun ortasında - Ve kanım akmıyor yalnız odalarda Bir belaysa - bu dünyaya doğuyoruz - Manastırdan aşağı inen kuşlar Bin yıllık mutluluğun hırsızı Mozaik camlar. Papaz kilisesinde huzurlu mu Huzur artık yurdumdan dışarı Yasadışılığın ve kanunsuzluğun hüküm sürdüğü Yaşlı sandalye Yaşamaktan alıkoyuyor beni Bölüm sekiz Vahşet katliam kıyamet Bu dizelerin bir sonu olmalı diyorlar Şiirin sonu aşkın yokluğunda başlar Aşk aslında ölümle değil de Yalnızlıkla başlar. |