DAĞLARIN ARDI BAHAR’’ bir de çocuklar nefessiz ’’ sen ol da yanma gel de ağlama en dar saatlerin koynunda bırak toplanmasın sarı odaların dağınık havası bomboş koridorların ıslak kül zeminlerinde saklansın sabahların alın teri başak tarlalarından kaldırım taşlarına uzansın öykümüz ne çıkar mataramızda ağlasın suyun aydınlık yüzü g’ezmek kaç fiil eder avarelikle incisi kayıp ölü bir kaftan sırtımızda her kuşun yarası değil midir ateşe basmak yana yakıla sudan geçmek yaşamanın köz hali ökselerinden vurulmak göğün naralarından içmek suyu bir türkümüz olmalıydı bizim de ılık ve ıslak som altından çarşımız gümüşten mızrak bir avuç safran hatta bir de aynamız g ’ördüğümüz ipekten fistan gül diksem gamzelerine çehrene gömülen gülüşünü yeşertmek adına gün dönümünden erken düşer misin yola güneşin cömertliğinde unutarak düşünü göçmen kuşlarla sevdalanır mısın ufka nehirler kuruduğunda yatağında konaklıyor yağmurlar eseceksen eteklerimde değil doruklarımda es rüzgar |
ılık ve ıslak
som altından çarşımız
gümüşten mızrak
bir avuç safran hatta
bir de aynamız
baktığımız ipekten fistan
gül diksem gamzelerine
çehrene gömülen gülüşünü yeşertmek adına
gün dönümünden erken düşer misin yola
güneşin cömertliğinde unutarak düşünü
göçmen kuşlarla sevdalanır mısın ufka
nehirler kuruduğunda yatağında konaklıyor yağmurlar
eseceksen eteklerimde değil doruklarımda es rüzgar
Ustacaydı severek okudum
Güçlü kalemi ayakta alkışlıyorum
Haz aldım okurken
________________________________________Yüreğine sağlık selamlar