7
Yorum
23
Beğeni
0,0
Puan
1439
Okunma
’ ko beni yunayım iki gözüm
hala aynı ricayla akşamın darındayım ’
yak dediğinde yanarsa bildiğimiz gemiler
akıp gitmekten öte bir dalganın sarhoşuyuzdur
doğrulsak yerle gök arasında sıkışan çarpıntıda kalırız
bir de dönmüşsek sırtımızı gerçeğe
şâhikada devrilmiştir yelkenler
kendin kadar beyaz bir gölün susuşundasın farz et
uyandığında kora dönecek yıldızların gözyaşı
bir akşam buğusunda solarken neş’esi güneşin
öylesi esmere çalıyor ya buğday tenin
yandığın sahrada bir mahşerden başkaca nedir
dokunduğun yalnız bir obanın yörük kızıdır
bozkırın en nadide ürkekliğidir
ya da müsamere günlerinden kalanlar gibi
kırılan beraberliğimizin temiz kalbidir
desem ki bir kesikten sızıyor kayboluşun
aynı şehrin rüzgârında harlanır mı nefesimiz
aşka mezar kazıldığında duyulur mu ölenlerin hıçkırığı
başka baharlara gülümseyen çiçekler gibi
yarası sağ olmanın ölümsüzlüğünde saklı
sevinç nâralarını susturanların dilemmâsı
soluksuz kaldığında çürüyor ya toprak en çok da
ebediyet örtüsüne büründüğünde boş kalan yanlarımız
o yüzden hep bir aydınlığa koşmalı bu akşamlar