göğe yaprakları dikerken
yaralı incil’e ağlayarak
çölün eşiğinde "açıyorum düğmelerimi güneşe " ışığı emen kırık cam parçacıkları gibi denizi bırakarak geride kum tanecikleri doluyor gamzelerime çarmıha geriyorum aşkımı isyanımda bekleşen akbabalara söverek "olduğundan daha iyi olmayı" vaat eder yaşam yalan olur kendimde tek gerçek kül rengi suyun makbul olmasıdır çölde " bütün umutlarını dışarıda bırak" eğer cehennemin kapısındaysan der kitap pişmanlıklarım kalbimin kayalıklarına pusmuş ilk gelen dalgalarla silinir belki diye küller kıvılcımları kıvılcımlar ateşi kovalar varsa karşısında aşk iblis yolunu kaybeder diyorum ki bir "mağara kovuğuna " çekilsem gelen geçen kuşları saysam ya da balçıklı toprağa batmış çırpınan yıldızlara ağlasam göğe yaprakları dikiyorum parmağıma iğne batıyor kendimi unutup parmağıma ağlıyorum uzakta meleşen isa’nın kuzuları yaklaşırken... gönül gençyılmaz |
Serbest'in best of'ları bu sayfada,
gönülleri yakamozlarla süslüyor.
Ustalığınızın izahı sanırım şu. Kavramlar dizelerde çiğ kalmıyor. Özümsenmiş ve öz suyunu veriyorsunuz.
Mükemmeliyet bir kemiyet misali değil.
Bu sayfada geçirilen zaman insanın kendine zaman ayırması babında.
Nihayet, güne düşen emeği ve yüreği kutlarım.