misket
güz sessizliğine bürünüyor şehrim
kor kızılı gözleri kinle beslenen toy yüzler geliyor aklıma bir sigara yakıyorum sararmış parmaklarım titriyor alev alev gamlı bir duvar gibi çöküyorum banka gazeteden yorganına sığınan bir evsizden canhıraş kaçıyor gözlerim insanlığımdan utanıyorum olta atıyorum geçmişime gülüşleri yüzlerinde donmuş çocuklar takılıyor kehribar gözleri mavi bakan şaha kalkıyor hüzün ırmaklarım kömür karası ne çok yitik var şehrimde güz ağaçları ölü yapraklarını savuruyor yüreğime üşüyorum gecenin kör vaktini şuh kahkahalar çekiyor her yerde acı tütün kokusu kuşların uyuduğu saatte sokak çocukları misket oynuyor mendillerini sularını boya sandıklarını bırakmışlar ağaç dibine şehir durmuş yıldızlar ay gezegen onları seyrediyor ölüm açlık susuzluk korku ve dahi gecenin çirkinliği yaklaşamıyor onlara gülümsüyorum yürüyorum yürüdükçe eziliyor düşünceler adımlarımda kızıl sarı yapraklar ebemkuşağı renklerine öykünüp boyamak geliyor içimden şehrimi renk renk karanlıkta aydınlık yüzler çiziyorum yaşanası bir dünyaya sığdırıyorum şehrimi sokuluyor yanı başıma küçük adımlarla umut bütün tutsak kuşları salıyorum gönül gençyılmaz |