5
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1573
Okunma

yaşlı bir denizciydim dalgalı denizde
çok iştahlı fırtınalar geçti üzerimden
yüzümün yarısını tutan güneş
umudun en bakir haliydi
bitiş çizgisini görebiliyor dizlerim
seneler fıçılara doldukça
fotoğraflar canlanır pencere kadar gecemde
en sevdiğim oyuncağımı komşuya verirken annem
nefret oklarını saplamıştı ötekine gözyaşlarım
belki bu yüzdendir sevmem oyuncakları
ölü böcek taklidi yapar dururum
kutup tilkisi gibi yuvarlanmasını beklerim zamanın
neden nehirlerin elleri uzar
resmini çizer yalnızlar gökyüzünün
Tanrı ‘nın başımızı okşadığı
duaların uçuştuğu vakti seheri
nerden bilir horozlar
ve horozlar
nasıl olur da dönüşür şekere
balonlar patlardı içimde
sığmazdı dimağıma düşünceler
çocuktum işte
yaramazları öcülerin yediği yaştaydım
hırçındım
ağabeyime öykünür
tahta ata biner
tahta kılıçla
beklerdim yolunu öcülerin
kurşun askerleri dizer
silahlar kuşanırdım
dönüşmemişti henüz su buza
kocamış yıldızlar kadar ömrümü
sırtlarken
ölümün en fiyakalı halini
yaşamak ister gönlüm
ilk gençlik
toy öpüşleri
koruk aşkları
anımsayarak
dudaklarımın yamacında
soluklanan hayalini
çekerek içime
sonsuza yummak gözlerimi…
buzdan bir heykel olana kadar
bırakma n’olursun
ellerimi
gönül gençyılmaz
5.0
100% (6)