yaramazları öcüler yer
yaşlı bir denizciydim dalgalı denizde
çok iştahlı fırtınalar geçti üzerimden yüzümün yarısını tutan güneş umudun en bakir haliydi bitiş çizgisini görebiliyor dizlerim seneler fıçılara doldukça fotoğraflar canlanır pencere kadar gecemde en sevdiğim oyuncağımı komşuya verirken annem nefret oklarını saplamıştı ötekine gözyaşlarım belki bu yüzdendir sevmem oyuncakları ölü böcek taklidi yapar dururum kutup tilkisi gibi yuvarlanmasını beklerim zamanın neden nehirlerin elleri uzar resmini çizer yalnızlar gökyüzünün Tanrı ‘nın başımızı okşadığı duaların uçuştuğu vakti seheri nerden bilir horozlar ve horozlar nasıl olur da dönüşür şekere balonlar patlardı içimde sığmazdı dimağıma düşünceler çocuktum işte yaramazları öcülerin yediği yaştaydım hırçındım ağabeyime öykünür tahta ata biner tahta kılıçla beklerdim yolunu öcülerin kurşun askerleri dizer silahlar kuşanırdım dönüşmemişti henüz su buza kocamış yıldızlar kadar ömrümü sırtlarken ölümün en fiyakalı halini yaşamak ister gönlüm ilk gençlik toy öpüşleri koruk aşkları anımsayarak dudaklarımın yamacında soluklanan hayalini çekerek içime sonsuza yummak gözlerimi… buzdan bir heykel olana kadar bırakma n’olursun ellerimi gönül gençyılmaz |
Gönül kardeş ne olur imlaya dikkat et; olur mu!
..nasıl olurda... olur da...
Çok sevdim harika bir şiir... Bayıldım..