üşüyen kuğu
üşüyen bir kuğu gibi sokulsam sana istanbul’um
oya ağacının filizlerine nazenin bir dokunuş siluetin buzul gözler ısınır aktıkça üzerine mavi gün kaç sevgili verdin bana istanbul bir düşün... kaç ihanetini gördüm dar ağaçlarında en koyu intiharlar sır köprülerinde tükenirken kaç gece diz çökmedi uyku çocuk gelinlerine ötede kesik parmaklı ney semalarında seslerini yitiren kuşların hangi tepene sahip çıksın ey istanbul tuvalindeki kara ruhları yavruağzı çehrelere boya boya ki çilek bahçesine dönsün tan yerin ey tarihine neşter vurulan şehrim sokak çocuklarının gülüşlerini yükleyip posta güvercinlerine anadolu’da gözü nemli anaların kabuksuz yaralarına kondur düşlerinde zeytin dalı yeşeren kondur ki dökülsün günahların yer çekimi kuytularına ey meftun olduğum şehrim tütün kıran pamuk toplayan mevsimlik işçi tandır başı sohbetlerin bozkır kızlarının süslesen de hülyalarını bilirim dönüşemezler defne saçlı hurilerine artık oyalama kalplerini sen istanbul şiirin efendisi sen sevdam kavgam taze kanım sen günbatımlarım mor yalnızlığım ve sen uçurtmam tahta atım horoz şekerim pamuk helvam siyahım akım kirpiklerimi coşturan gözyaşlarım üşüyen bir kuğu gibi sokulsam sana istanbul’um gönül gençyılmaz |
güzel ve demini almış bir şiir.Biz de bu güzel şiirini okuyor ve
kutluyoruz, yalansız, riyasız.Gönlüne, ömrüne bereket.
Kaleminin mürekkebi hiç kurumasın,ilham perileri ayrılmasın yanından,yalnız bırakmasın bir ömür seni.
Bu şiir vesilesiyle seni,sonsuzluğun sahibine emanet ediyor,
sağlıkla sağlıcakla kalasın diyorum.