kime ne
küf kokan bir deftere
sıkıştırılmış solgun gül yaprağı tenini okşayan dinozor bir el çizgilerini sayar mazi aynasından albeni kumaşı eprimiş olsa da boynuzlarını süsleyen bir geyik gözleri koruk yüreği aşkı beklemekten dili damağı kurumuş kime ne zinhar ne keder vardı orada ne de ümitsizlik koyulaşmış ateş pusmuş alevler... kime ne taze bir gelindi düşleri belki Tanrı o halini seviyordu yağmuru bekleyen toprak kadar hazırdı kadere ölüm meleğinin kıyamadığı fırtınanın göbeğinde dingin güneşli gökyüzünü özleyen bir gemiydi gönül gençyılmaz |