Ayrılığın Döşeğinde Senli Kalma Çabasında bir Ben
Kılını kıpırdatamazsın bazen
Maraz öncesi gibidir Kuluçka dönemi ayrılıkları, Vücudun her bir zerresinde ağırlar kırgınlıkları Hayallerin un ufak ayakaltlarında Hem kanarsın, hem kanatırsın; fazlasıyla; Havale geçirir onun sindiği hafızan Silinip de gidiverecek diye korkudan Şıpır şıpır ter damlalarına teslim edersin kendini Bir an dahi tereddüte kapılmadan… Pencereni arala biraz ki yaşadığıma inanayım ... Dudak çatlaklarına dolar Anıların tadı; Bir kâse çorba serabında Belirir hiç gülesi yokken dudak kıvrımı, Defalarca aynı şarkının onun ismiyle süslediğin nakaratı Çalar söylersin, Kemanın telleri inceden dokunur her nağmeye Haberin bile yokken ayrılığın ölüm döşeğinde… İki büklüm, biraz da süklüm püklüm Yastıklara ağır gelirsin de meyil verir Sevdaya dönük yüzün… Ne zaman gülmeye alışsan Yanına bırakmaz hüzün, Oyun başlasın artık Perdeni aç da yaşadığıma biraz olsun inanayım… Şifa Yaradandandı ve kul Sadece vesileye mazhardı; Sana nasip etti Yaratan Ah, azıcık kirpiklerini aralasan Yaşadığım günleri bir yeşilin tonunda hiçe sayayım Ve boşa yaşamadığıma gerçekten inanayım; Pencereni üstüme ört, Perdeni yüzüme kapat, Yeşillerini nadasıma bırak Onca yılda bırak da bir “an” sevdiğine inanayım… |