Okuduğunuz şiir 16.11.2013 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
Bir Martılar Bilir İstanbul'u Yalnızlığı Kanadı Kırık Sevdalar
Ben sabrın bardağından taşan son damlayım resmen, Çatlıyor tüm yerkürenin kaldırım taşları Küçümsenen tek bir damlada koskoca yelkenliler Kasırgalara yenik düşerken…
Bir Ada vapurundayım; Öyle tatlı esiyor ki rüzgar, Annem gibi okşuyor yüzümü... Kafamı yaslamak istiyorum bulutların omzuna Sessizce eşlik etmek birkaç damla gözyaşıyla; Toprağın bağrında aç bekleyen tek bir fidanın Damarlarında hayat bulmak umuduyla…
Kırmızı şalımın ucu dalgalara Kocaman bir "merhaba" deme çabasında; Aşkın rengini taşıyorum ya üzerimde Mavisine kapılmaktan korkuyorum Vapurun akıp gittiği denize…
Martıların taze simit kokusuna zaafını bilmeyen yoktur Nasıl da kanat çırpıyorlar susamı yanık bir gevrek kokusuna Son lokmasını havada kaparken Sessizce gülümsedi bana; İstek bir parçaydı sanki “İstanbul” Tüm sevda mağdurlarına!
Neler biliyordu da ketumdu ah şu kuşlar, Ne aşkların bileti kesiliyordu gelinlik provası yolunda Ne Ayşe’ler mendil satıyordu ve Ali’ler kırmızı ışık kurbanı Cam silme telaşında; bir lokma yavan ekmek uğrunda…
Ne otobüsler tıklım tıklım içi bir yığın Hüzünlü, şen, ayaklı kitap takımıyla… Hepsi birer hayat hikayesi, camdan yansıyan sima dokusunda…
Perşembeler Cumaları ne güzel beklerdi Şerefeler meydanında ve müezzin ne güzel seslenirdi cemaate Beş vakit, yedi tepe; İstanbul’da…
Gökleri deliyordu binalar, martılar şikâyetçiydi Sanki bu durumdan… Bebekler cami avlusuna bırakılmak için doğmazlardı ki Kurşun değil çiçek atılırdı kadınların üzerine, Misafir bereketti, huzurdu Komşu komşunun kahvesinde kırk yıllık huzur bulurdu…
Ah bir gün yirmi dört saat Ama saatler çok b/ölmeliydi Galata köprüsünde bir balıkçının oltasına takılan Palamuta sorsan söyler; Doymak adına daha çok balıklar ölmeliydi...
Hele martılar güneşi karşılarken Ne çok dua ederler kocaman yürekleri kanatlarını sarsarken; Sessiz İstanbul’u d/inlerlerdi İstanbul da ne çok söylenirdi birazı denizden Birazı köprü dibinden, kimi yosun tutmuş denizinden…
Ada’ya varana kadar derdim var sanırdım, Oysa martıların kanatlarının neden bu kadar ağır olduğunu şimdi anladım; Onlar gözlerinde şahit, dillerinde delil, gagası tutarken aşını Dertle büyütmüş beyaza çalan başını; Alaysı bir gülümseme var ifadesinde Pişkinlikle karışık;
"Aşk" ruha değebilecek en dertli keman notası Çal çalabildiğin kadar; Ben ne ağıtlarda uçuyorum semaya, ağırlığını kucaklarken İstanbul’un Kız Kulesi Mevkii; Ortaköy sahili ve daha nice yerlerinden… Hissediyordum bu serzenişi derinden…
Son sözüydü martının mıh gibi çakılı son bakışına; “Biz bir yudum simide havalanırken, Siz bir gıdım umuda depar atarsınız…
Ortak noktamız şudur ki; Ruh kanattır ve tek amaç Kanat/mamaktır…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Harika, martılarla söyleşmek ve içimizde birikmiş tortuları onların çığlıklarına yüklemek.. Ha bir de şu var, siz Ada yollarında martılarla söyleşirken biz Bostancı sahilinden bakıp bakıp adalara nice ucu açık hayaller kurarız. olmayacağını, olamayacağını bile bile yine de sığınıp hayallere bir masum tebessüm göndeririz uzak iklimlere.. Şiiri ve hissettiren yüreği sevdim.. Selam ve saygılar olsun ada vapuru yolcusuna..
Tebrik ve sevgiyle.