Bu Sabah Yakamoz Gülüşüne Güzel Bir Şarkı Düşür de! İnadına Saklambaç Oyna Yeniyetme SevdanaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Postacısını kaybetmiş zamandayız..
İlk Günden;Ay Suretinde Bir Melodi Dolanıyor Evin Dört Bir Yanında.. Göz ile giz hizasında İpince yağmurlu bir mevsimdeyiz.. Burada havalar kendini iyiden iyiye eşikteki sabırsız kış’a hazırlıyor.. Sizin oralarda havalar nasıl..Dur,hatta sizin sokağı söyle yalnızca.. Sokağında kendini büyüten sarı sıcak bir mevsim vardı Temmuz’dan kalan değil mi..Dört mevsim saydam bir mevsimi yaşıyorsun biliyorum.. Sen bu yüzden saydamsın,bu yüzden saçların böyle güneşli.. Göğün mayasıdır suretin.. Bu sabah yakamoz gülüşüne güzel bir şarkı düşür de! İnadına saklambaç oyna yeniyetme sevdana.. Kaybolmuş Bir Salı Akşamüstüne Diyojen’in Feri Kaçmış Işığıyla Düşüyorum.. Çatıdan sarkıttığın biyografinde değişen bir şey yok.. Huzursuz eden bir kitaba başladım bu gün.. Rüyasında sevdiğini gören adama,suç işlemiş algısıyla hapisle cezalandırıyorlar..Çokça insan var öyküde.. Herkesin yüzünde dev bir fabrikanın bacasından çıkan gri duman gibi..Herkes birbirlerinin hayatlarını acımasızca,hoyratça en aşağılara çekmeye uğaraşıyor..Vicdan ve erdem aynı suç gibi suni olarak üretilmiş bir ritüel gibi.. Bir insanın en naif düşünü merhamete dönüştürmek ve ardından hiç zorlanmadan düşkünlük olarak zorlanması hiçliğin dünyasında kocaman bir boşluğa dönüyor içimde.. Bitirilmiş kitaba ayraç bırakıyorum.. Neyse,bunların dışında bir hayat mı var Ayracın öte yanında.. Eylül’deyiz,sen Eylül bitene kadar pencereni gece boyu açık tut emi..Yağmurun toprakla kokusu en güzel Eylül’de nefeslenir Güldüşlü.. Kuşlar Çarşamba’yı Sırtlamışlar/Üstelik Gecenin Tam Ortasındayız.. Annem,’Gün doğmadan neler doğar’ sözünü tekrarlardı bazı zamanlarda.. Ve bir insanın gündoğumunu kaçırması,yaşanacak bütün güzelliklere geç kalnıması derdi..Akgün Akova’nın ’Uyuşuk bir kaplumbağa gündoğumunu yakalayamaz’ sözüyle her zamanki gibi aydınlık bir gecede ışığından düştüm bu gecenin sabahına.. Ne kadar uzun zaman olmuş seni böyle parlak,böyle yeşil yeşil görmeyeli.. Gök kendi halindeyse sen hangi vadidendin böyle mavi,böyle saydam.. Ağır Bir Sessizlik Düşüyor Perşembenin Genzine.. Nerde okudum,nerde duydum bilmiyorum.. Yada ben öyle sanıyordum.. Fakat birileri ’Kırmızı sızıyı küllerime işliyor zaman’ demişti.. Yada ben öyle sanıyordum..Zorla bir treni beton zeminde yürütüyor gibiyim.. Geçen gün yine böyle bekliyorum,belli belirsiz umutla..Böyle açmışım gözlerimi kocaman..Sanki sesin de duyulurmuş gibi bekliyorum.. Ses dediğime bakma,önce ışık oluyor.Nasıl bir fizik kuralıdır,bunu bilen-yaşayan anlar..Bazı geceler o ışık hiç yanmaz..Öylece bakarsın boşluğa..Cd den peş peşe şarkın çalar..Duvardan duvara vurulursun sonra.. Her sabah evden müziği açık bırakıp çıkarsın..Hüznün bir yanı aynı notalara gereksinim duyar,bir yanı seninle gittiğin yerdedir hep.. Nerde okudum,nerde duydum bilmiyorum..Yada ben öyle sanıyordum.. Fakat birileri ’Her günbatımı ,doğuşuna güllendim’diyordu.. Yada ben öyle sanıyordum..Göç mevsimi serçe yüreğime aldım kırlangıçları..Her sabah gökyüzüne kayboldum..Her gece bir pankart dolusu sloganlar attım sokağa.. Stratejik kaçışlar örgütlüdim kendime.. Her yüz kendini gösteriyor..Her bakış kendini yaşatıyor.. ’Beni kendinde ara’ desem,Cezmi Ersöz’ün ’Beni ancak bir benzerim öldürebilİr’demesi gibi susup kırılgan bir koza örerim kendime.. Nerde izledim,nerde yazılmış,kim çekmiş bilmiyorum. Yada bendim repliğini şaşıran..Fakat bir filmde, ’Beni içimdeki korkuların gerçek olma hali öldürür’ repliğini tiradıyla atıyordu birileri..Üstelik bir şiirlik yolun yarsı bile değildi.. Dünyanın bütün asık suratlı imgeleri defolun!! Kapıları Ardına kadar Açık Tek Gün/Cumartesi’den İzleyelim Rüzgarın Dansını.. Henüz saatler kala güne,ışık huzmelerini görüyorum..Sanki bahar gelmişte, pencereden içeri şıp diye düşüvermiş..Birazdan.gün ışır ışımaz,sokakta çocuk sesleri başka ne zaman böyle sevinçle duyumsanabilinir ki.. Dünya dönüyorsa Cumartesi’nin çiçekli fistanında dönüyordur Güldüşlü.. Herşey dile gelir birazdan..Şu gördüğün mumlar,duvardaki ayna,ama herşey.. ilk yazılan yazı,ilk çizilen resim,ilk çekilen film gibidir.. Cumartesi,günlerden mevsimlere doğurgan bir destandır.. Geçmişten geleceğe uzanan bir köprü,mutluluk,tutku,hüzün ve coşku ona dairdir..Biz o neysek ona dönüşürüz ışık hızında.. Peki biz hangi yanımızla gireceğiz Cumartesi’inin baharat kokan koynuna?.. 27 Eylül-05 Ekim 2013
Birazdan
bir tren rayından çıkacak iki kent arasından süzülüp gelen civatası gevşemiş vagona kim sığdırdı beni böyle sekizinci perondan rüzgara anlat saçların kokusunu dur hemen iç kabartma öyle diyaloğu eksik bir şiir bu muhtemelen oturduğum kanepenin altında geçiyor kırık fay hatları işte şimdi oldu hadi iğnesi kırık bir şarkı mırıldan geceye bugün çokça nihavent makamındayım Birazdan soyunuk ateşler sıkışık bir gölgenin kanayan düşlerinde çerden çöpten hayaller bir ağacın kökleri gibi sıkı sıkıya bağlıdır ömrüne yapma çiçekler büyütür gibi bir resmin önünde,ardında, ses aralarında kaçışlardı sokağın flu kaldırımları kopuk kopuk çağrışımlardı belkide en önünde olmak yaşamın oysa hüzünleri gözleyen ray boyu düşlerdi içimzdeki vagonlar aklımda hala biyografine düşen kor İğde kokularından bir tutam,sonra mı? kavanozlara düşen bin öykü smirna’dan bir rüzgar tutunup bize geldi duydun mu dinlenip dinlenip sesimi aşıyordu kilometre levhaları bir cebimizde çıkmaz sokaklar bir cebimizde mavi tortu aynalarda kaşı kara gözü kara dalgınlık hep uzağın,uzağında fanusun içinden okyanus düşleyen küskün balıktık hep ateşler içinde bir düşten ellerimi yakarak geldim içimde tufan öncesi çağrışımlar bir çift giyinik sözcük herkesin ruhunda hafif meşrep cazibe pembe dizilerden ben mi sorumluyum yaşama meyleden çocuksu dilim sürçerken imgede devri sabık bir hayatın kırmızı çizgisini geçtim her defasında saçlarından öptüm ezberlenmiş yenilgilerin hadi indir boynundaki fuları yarıya birazdan ihtilal olur -fidesinde bir tohum ektim güzelliğine yüzündeki ışığı düşür toprağa,ki filizlensin umutla,senin gibi dirençle yanakları kızaracak şımarık cumartesinin/ha gayret- |