Az önce bu şehir sustu birazdan ölecek galiba (E y l ü l)
I- kent harabelerinin yokluğu düşmüştü üzerime sen üçüncü şahıs olarak susuyordun can çekiştiğim enkazın altında gözlerinin gri yanında hep bir savaş kalıntılarıydım uğrunda yağmalandım
dönüşü olmayan sokaklar gibiydik put kesilmiş evler hizasında birbirimize geçiştirdiğimiz mutasyondu aşk aramızda her defasında aynı yoldan gidip ama farklı kavşaklara çıkan yolcuyduk her seferinde birimiz ölüyorduk
II-
’d ü ş -tü’ yalnızca benim gördüğüm bu kabuslar nerede yolun sonu iyi rûyâlara çıkıyordu bilmiyordum bir boşluktu işte yaşananlar her düştüğümde tutunabileceğim
kaç defa bağırdım arkandan ayağı sesine takılıp düşen tek adamdım sayende zaten gidişin de ten rengiydi biraz daha kalmalıydın yanımda dudaklarımın arasından çıkan nefesi dizlerinde vermek için
görmek istediğim çok şey vardı oysa duyurmak istediğim söyleyeceklerim a ş i k â r dı dilim acıdı parmak uçlarım kanadı sanırım yutkunduklarımın hepsi bir yaraydı
içimde kanayan onca hıçkırıklar el vurma yâr daha gidişinin yeri sızlıyor biliyorsun az çekmedim senden hangi sözlerin taşıdı bizi bu duruma neden hiç ince sabahlarımız olmadı neden gürültülü bir kavganın içinden uyandık hep
farkındayım yüzüme bakacak yüzün kalmamış utancını hangi söz bağışlar kandırma artık isimsiz tümcelerimi sakıncası yoksa hadi usulca çek git sol yanımdan gözlerinden öpersem a y r ı l ı k gelir ellerinden çekersem tez gitmezsin rehberim ol bu karmaşıklığıma sen en iyisi sesinin tınısınıda al git yoluna
III-
bana sana ne kaldı diye sorarsan kırık bir hâyâl bir damla gözyaşı
yolumu bulamayıp kaç kişiye saçmaladım kulağın her çınladığında adımı ansaydın eğer boşuna söylemiş olmazdım sensizliğimde çırpındığım sözlerimi
sessiz bir karanlık daha çöküyor gözlerime daha gelmeyen kaç gece vardı da ayak izlerinde ürkek adımların gölgesinden gidiyordun ve s e n güvertesinden bakıyorsun gecenin karaya bağlıyorsun sabahı sonra bir kapı daha kapanıyor içime anahtarı bende olan
ne kırk haramiler açabilir ne de Alaaddin’in sihirli lambası aydınlatır karanlığımı
IV-
bir şeyler mırıldanıyordun şehadet yolundaki yolcunun dudaklarından hayal meyal hatırlamaya çalışıyorum da yorgundu sözlerin susacak olsan korkardım gözlerini kapatacak olsan ölürdüm hangi sonu anlatıyordun utangaç kelimelerinle yoksa düşüme bir ilmek daha mı atıyordun umarsızca
aklım yine olur olmazların peşinde bulduğum an kaybeder gibiyim doğmayan güneşi çıkmayan bir gecenin örtüsüne sarıyorum afallamak bu olsa gerek ben yine aldıran ben gitmeyen ben yine sorusu biten bir yaşamın ardında kalan
V-
terk edilen bu aşk ay ışığı altında uyudu oysa yağmur kavurucu yağmaya devam ediyordu hangi serçe kanatlarında taşıdı bizi bu a y r ı l ı ğ a ve hangi fırtına itti bizi bu uçuruma
sığamıyorum artık hiç bir yere bilmediğim bir coğrafyanın pencerisinden son kez yazıyorum sana yarı yüzüm sönük sol gözüm kör sağ elim kesik kanıyorum bırakılmışlığımda aklımda Eylül kuşları kalbim yaralı sözlerimin kini mühürlüyor dilimi kağıt kesiği avcumda şiir savruluyorum sana kendimden habersiz
b i t i r i l d i k e k s i t i l d i k kaç kişi kaldık seninle farkında mısın kirli bir yalnızlığa gömüldük yâr
...yamaçların da büyüttüğüm o gülün kuruyan yapraklarından...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
e k s i t i l d i k yâr şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
e k s i t i l d i k yâr şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Evet, şiir de sevdaya en dair derin bir kuyu var.Bu o kadar net ki.Kelimeler de bu sevdayla işbirliği yaparak derinleştirmiş yalnızlığı. Ya da bütün bunların ötesinde lirik bir hava hâkim demeliydim.Belki de en doğru sözcük budur.Ancak şiirde sevdanın yanında umutsuzluk ve ayrılığın çıplaklığından da bahsetmek mümkün
-ne kırk haramiler açabilir ne de Alaaddin’in sihirli lambası aydınlatır karanlığımı-
...Ayrılık şiiri diyemeyiz yine de.
Not: Bu şiirde ilk önce sesi dinledim: fon,ses ve kelime dizilişleri ve içinde bulunulan durumu düşününce epey etkili geliyor okura.Ancak sesi kısıp kelimelerle baş başa kalındığında,aynı seviyede etkilenmek biraz güçleşiyor.Demek ki ''dış güçler'' daha çok etki yapıyor duyguların genlerini.Bir romanın filme uyarlanması gibi...Bazen roman önüne geçer filmin,bazen de film romanın.Bütün mesele nasıl anlattığınızdır.
Not II: Şiirlerinizi güzel seslendiriyorsunuz doğrusu.Bunu söylemem gerek.
İyi çalışmalar.
Harun Aktaş tarafından 9/21/2013 5:38:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Deli dalgaların geniz yakan iyot yanığı ve anason kokan savrulmalarından, bilinmedik bir coğrafyanın yamaçlarına sinmiş bir yürek sesi, yâre adanmış ne güzel dizelerdi...
Fon ve seslendirme her zamanki gibi muhteşem ve doyumsuz güzellikte, bir sevda abidesi kudretinde...
Seven gönüllerin bitirilmemesi, eksiltilmemesi ve yürek yürek çoğalabilmesi dileklerimle ...
Tunceli'ye en derin hürmetlerim, selâm ve saygılarımla...
Yaşamın kıvrım yollarında bir düşe yürümek, kıvrılmadan, kırılmadan, kırgınlıklara sarılmadan. Türküler ülkesinde, yalnızlıklar devrialeminde başka bir yüzyıla göçmek, aşktan ayrılmadan. Hep aynı şeyleri, aynı yoksullukları ve aynı umarsızlıkları yutkunuruz, anlamını kavrayamadan. Şiir dilimizdeki yemin, içimizdeki kutsal oda, yüreğimizdeki devrialem gibidir, bizi asla bırakmayan. Şiirdi dostum. Kocaman yürekli şiir nefesli dostum. Yüreğine bin bereket. Sevgi ve selamlarımla.
sadece aşk incitir ruhu.