çok geç artık azalarak düşüyor bir düş delik deşik ettiğin hayatımın içinde...
Yavaşça çekil şehrimden, beni öylece yüzüstü bırak eğer varsa bir ihtimâl daha benimle kal...
I- vurup gidiyorsun aynalarda gördüğüm sen suretimi yüzüme dilsiz umduğum umutlarımı da alıp uzaklaşıyorsun düşüyor gözlerim arkana yolumu bulamıyorum Zühre
çıkmazlardayım baktığım her yer b o ş l u k bastığım yer s u ç çektiğim c e z a günahsız bir hayat bensiz kaldı
II yoksun ya çok ağrıma gittin zaten ben sende hiç var olmamıştım bilmek istemiyordum bu eksik yanımı oysa henüz tanışmıştım canıma batan her halinle çocukluğuma ver sana olan hevesimi ben sensiz yaşamaya alışkın değilim ki
kara bir fırtına esiyor buralarda beni senden beni kendimden uzağa savurdu güz ayazı dedikleri bu olsa gerek şarkılar soğuk şiirler buz kalem tutan parmaklarım üşüyor mürekkebim mor kesmiş yüreğimin közlü yanına çığ düştü Zühre
içimde kızgınlık belki öfke belki kayıtsızlık belki de s e n s i z l i k
III biliyor musun Zühre her şey seni anlattı bana gözlerimde çatallaşan yollar üveyiklere ısmarladığım ’muş’tular sıçrayarak uyandığım uykular belli ki sensiz uyanmaya alıştırıyordu bu kabuslar
oysa denk geldiğim her yere seni yazıyordum bir gidişi anlatamayacak kadar uzundu cümlelerim dinlemekten usandıracak kadar karmaşıktı sözlerim ve s e n Zühre dile getiremediğim kelimelerimin diliydin lâl kaldım
günlerdir yokluğuna zayıflıyorum delik deşik edip çekip gittiğin hayatın içinde kim sahip çıkar bana saçlarını parmaklarıma ödünç bıraktığın bir gecenin içindeyim gece derin sığ ve k a r a n l ı k hani diyorum bir yangın çıksa da kül etse her şeyi
as beni gözlerine aklım arkanda salınırken bir ölünün gözlerinden bakakalayım sana can versin Fırat’ın suyu kirpiğimde donan gidişlerine
IV demiştin sana miras bırakacağım bu yalnızlığı adımı sayıkladığın her boşluk gözlerinden düşecek bağırarak intihara bulaşacak sesin çizemeyeceksin bu yokluğun resmini parça parça gerilecek çarmıha kirpiklerin ve o an ben düşeceğim ağzından
düştün Zühre dudağımda bıraktığım öznesiz bir cümle oldun bense üçüncü tekil şahıs sustum hiç kimse bir şey anlamıyordu duvarlar ördüm elimde kalan yalnızlıklarla gel-git’ler biriktirdim aramıza yine de içimi kokuturcasına sevdim seni
n’olursun sorma bir şey yanımda bir yerlere devril işte yabancı değilim sabahın bittiği yerde kamaştır gözlerimi ş/öyle boylu boyunca sar akşamın ilk ışıklarını omzunda gücümün yetmediği şarkılar söyleyeyim Zühre
V terkedildi(m)k bizim olmadığımız karanlık şehirlere ben korkularını bölerdim sessizliğimle sen geceyi üzerimize örtmeye çalışırdın
biz kimdik Zühre kimler bıraktı bizi bir yerlere kimler incitti sol yanımızı her seferinde neden hep yokluğumuza uzadı günler
ah Zühre fazla değil sadece bir kaç gece ölüyorum sensizliğime gömülüyorum gri nöbetlerimde koynuma alıp yatmıyorum hiç bir a y r ı l ı ğ ı gel diye dön diye
kal Zühre gökgürültülü sağnak ken(t)dimde beraber ıslanalım diye...
An’kara Yalnızlık Abidesi...
s e s s i z ş e h r i n s a d e b i r s e n s i z l i k g ü n c e s i n d e n ...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
dile getiremediğim kelimelerin diliydin Zühre şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
dile getiremediğim kelimelerin diliydin Zühre şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Şiir ile gazele kaptan, şiir iken gazel'e ama ille güzel ile.
Çocuk diyorum! Çek elini ateşten, bile bile kor ile köz ile hâlden hâllere. Boğar hem ne yakar..
Âşıklar dediler ki: "al ömrümü, koy ömrünün üstüne..senden gelsin ölüm başım üstüne.."
Havin burada ne der, bilirsin muhakkak.
"Hadi oradan.."
Sonra öldü âşıklar, ayrı sabahlar ile ayrı akşamlarda. Her selâ bir kerre okundu imam ağzından. Çift rûh tek selâda değildi, ayrı ayrı dillerde ayrı gözlerin içinde..
İzleyenler vardı orada. Gözlerini "vah" deyi dökenler vardı. Neye diyorlardı "niye" hattâ. Göğe mi erecekti başınız. Elbet erecekti. Lâkin sevdâ'dan değil ecel ile Azrail'e sadakatten.
Ne türküler yakılmış. Sâhi Mecnûn Leylâ'sına neden türkü yakmamış ki yâhut Leylâ'nın bildiğimiz bir ağıdı yok mu. Dünkü Nâzım feryat figân parçalamış mürekkebi de onlarda neden ses yoktu ki. Haklısın kalem mi vardı efeler ey, o vakit mürekkep mi vardı. İki kelâm geride "Mecnûn şunu dedi Leylâ şunu etti..
Kör olmayasın fâni. Dil sana neylesin ki mürekkepten fayda bekleyesin..
Gözü içinde tutuşup yok olan da tek sandallık bir beden idi fersah fersah hasrette yok olan da tek sandal idi..
Çocuklar geride evsiz yurtsuz kalır, analar bağsız bahçasız. Erler çiçeksiz karsız... Kara sarar günü geceyi, bana viran zaman sana sefâ.. Eğlenir mi gönlün..
Say ki eğlenir..
"İçmem bir yudum senden kerbelâ'da su olsan.."
Şu evimin gerçek penceresi var ya, balkonumuz da var hem. Oradan seyretmeyi seviyorum dünyayı. Oradakilerin gözleri yakın değil ama saç teli apaçık... Leyla ile Aslı Ferhat ile Kerem (eşlerle değil) mısrâ ile güzeldirler. Fıtrat gereği severiz kırıp dökmeyi. Onlar sevsin, biz izleyelim hülâsa...
"Ötelerden bir ses geldi, efkâr efkâr vurdu dile.. Yağmur oldu döndü sele.."
Boşuna da ağlar insan. Sen dert ne bilmezken ağlarsan boşuna da ağlarsın...
Daldığım dip'ten çekemiyorum kendimi. Bıraksalar daha da düz biter harflerim de kalsın. Bu akşamlık kâfî. Yaşlılık efendi, yaşlılık.
Merhaba.
Şiir'in öfkesineydi belki. Neye isyan yâhut ne demiş Ahmet Hamdi "nisyan" .. O şiiri de çok severim.. Muhtemelen dem'i için çokça beklemişlerdir. Neden yoruma böylesi dili bozuk bir alfabe ile başladığımı açıklasam mı kaleme bıraksam da anlasa mı...
Yürek öylesi derin bir umman ki az serbest desen tutamazsın önünü harflerin. Ama tutmak zorundayız. Ciddi anlamda hızlı yazıldığını düşünüyorum. Hattâ bahse girelim mi? Çifte de kelâm atsam mı..
Gerek yok.
Hissetmek çok güzel, sonu top tüfek olsa çok da mühim değil. Oranın virgülü noktası yok ki. Ünlem var bir tek, ondan da kime ne ki...
Sözüm şu ki... Nefeslenmeli şiir. Dizeler nefeslenmeli. Heyecandan yerinde duramayıp gözlerini acıtabilmelisin. Yüreğin tamam demediyse -ki bunda demiştir (demese burada olmazdı ama şimdi okursan kesinlikle hız tavan dersin)- o tamam değildir. Acı çekeriz ama varsın çekelim sanki hiç mi beklemedik köşe başında selvi boyluyu al yazmalıyı falanı filanı...
Lâkin zaman şart.
Yalnız buradaki karışıklık ya çift ağız olduğunu söylüyor bana ya da başka başka zamanlarda (bölük pörçük hâllerde) ya da hakikaten beş dakikalık bir mahsûl biçiminde inşaa olduğunu düşündürüyor... Uzun zaman önce miydi sanırım öyleydi yorum yaptığım bir şiir vardı hani. Çok beğenmiştim. Onda böyle bir şey yoktu o vakit bu evde nelerin okunabileceğine dâir tahayyül sınırlarımı geniş tutabileceğimin farkındayım...
Kalem de bilsin bunu please..
Ve fon... Çok özel bir fon. Fon ve seslendirme -önceki ses eleştirimi hatırlıyorum denden desek de- çok düşündürmüyor bütün şu saydıklarımı. Ama ses kapalıydı yazarken, yalnızca yazı vardı gözüm dilinde...
Bugün Mehmet Âkif olmaya ya da Ahmet Hamdi Ya da Karakoç...olmaya gerek yok da diyebiliriz, yine de onlardan geldiysek boyunları eğilmesin. Var mâdem yürek. Yazın. En güzelini en iyisini.. Havin susup gitsin sayfadan(eleştiriden sonra aksi bir yanıt olursa hiç önemli değil, giderim..ama biliniz lütfen her yerde kelâm etmeyiz...)
Hep en güzeline daha iyisine.. Ve lütfen donuk kâlb ile değil böylesi heves ile yazın.
Bâzen çok yoruluyor insan, fon o yorgunluğun çayı misâl...
Kaç ömür gördük "tek" gömülen. Artık biliyoruz, tektir giden. Biri dedi ki:,
"hastanede, o masaya yatacağım gün anladım aslında yalnız gidildiğini.."
"Hani bu kadar mı âcizdin" diyemedim..Ama değiliz biz değil mi, o kadar âciz değiliz ve bunu biliriz. Elbet tek. Mısrâlar yüzünde gelgitler.. Buraya çekip irdelemek istemiyorum, boyuna dokunamadığım yorumlar destan olsun istemiyorum..
Beni çeken şiirse, dikkati çeken bir mısrâ aşkına.
"hani diyorum bir yangın çıksa da kül etse her şeyi.."
Etse diyorum hani..
Sözler ağır yâhut hafif değillerdir, kâlb ile beslenir ağırlığımız sonra dile çekeriz kimliğimizi. Yorulmayalım e mi..
as beni gözlerine aklım arkanda salınırken bir ölünün gözlerinden bakakalayım sana can versin Fırat’ın suyu kirpiğimde donan gidişlerine
merhaba canım kardeşim tebrikler tebrikler sesine ve yüreğine bu nasıl bir aşk böyle bu nasıl bir yürek yangını aşkla kal ustam yüreğin yalnız kalmasın
Yorumuna hayran olduğum şaire şiire tebrikler çok saygılar... Yavaşça çekil şehrimden, beni öylece yüzüstü bırak eğer varsa bir ihtimâl daha benimle kal... çok güzeldi şair... Ve hala dinlemedeyim...
Beğendim...
Kutlarım...
...............................................Saygılar, Selamlar..