Düş Çiçekleri Aşkına! Ne Denirki Temmuz'da Sana/Ellerini Aç Ellerine Dökeyim İçimiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Şimdilerde saçım başım kördüğüm,dilimde melez türküler..
(Bu kenti hiç böyle düşünmemiştim oysa..’Anne beni kaç yaşında doğurdun’) ..’ nin Temmuz’un Cumartesi’ye denk gelmesi bir tesadüf olabilir mi bir düşün.. Neyse,her ne kadar bu son mektubum olsa da ve her ne kadar dünyayı koşup da gelmiş gibiysem soluk soluğa, aklımın en fütursuz en sade şekliyle söylemeliyimki hiçbir şey kalmadı ellerimizde odalar dolusu şiirler ve sürgünlüklerden başka.. İçimde orman sessizliği,duvarda akortsuz gitar, aklımda,elma şekeri yiyemeden yitirilen aşk, ..... Kutlu olsun. ’Kentinde bıraktığım umutlarım oraya buraya saçılmış şiirler yarım kalmış kitaplar kirpiklerini suya indirmiş bir mevsim sokakta çocuk sesi seni beklerken dinlediğim şarkı Temmuz’un .....’si ağlatsın ikimizi’.. Smirna.. O gecede kızılcık şerbeti rengindeydi kent durmadan içtim martılar alabildiğine gökkuşağıydı üstümüzde ve yüreğimizin en salaş anıydı! sustum ve bekledim bozulmasın istedim gıyabında düşlerim nasılsa alışmıştım hüzünlerin sınırlarına sonra yalnızca bir cümle söyledin ve biz hep birlikte şiirler,mektuplar,kent,ve bilge ressam bir şarkıya durduk.. Yoluma devam etmeden bir kaldırıma oturdum.. Düşündüm,düşünürken baharın ilk kelebekleri başımın üstünde uçuşuyordu..Kelebeklerin tek gün ömürlük olduğunu hatırlayacak durumda değildim.. Dalgındım..İçimden bir ses en sevdiğim panoma astığım güleç bir resmin beni çağırmış olabileceğini söyledi.. Bir adette cebimde vardı ve sen bunu bilmiyordun.. Çıkarıp uzun uzun seyrettim.. Parmaklarımı resmin saçlarında gezdirip tekrar cebime koydum. Kaldırımda bir bahar-bir yaz oturdu görmeliydin.. Gözlerime güverteden yansıyan pırıltıların geldiğini duyumsadım.. Hafifçe doğrulup ayağa kalktım..Yoluma devam ettim.. Dünyanın bütün sokakları aynı şehre çıkıyordu.. Eskiden kimi yolculuklarımda Annemin ’Adresini söyle sana para göndereyim’sözünü anımsayıp tebessümle yürümeye devam ettim.. Her dakika,her saniye içimizde havalanan kuşlar sana konsun ki sevmek sonsuz özgürlüğe bir açılımdır.. Konuşmalıydık..Konuşabilmeliydik.. Konuşacak öyle çok şeyimiz vardı ki.. Biliyormusun Gündüzkuşlarını uçuran da sensin öldüren,yaşatan da.. Ve şimdi sen en mutlu günündesindir ya bugün.. Ve şimdi sen uzun saçlı bir ata bineceksin.Ellerin şimdiden kadifeyi özlüyor..Biliyorum..Ve sen atın yelesinden tuttukça orkideler,akasyalar,gelincik çiçekleri açacak rüzgar saçlarında.. Ve sen! ne denirki sana Temmuz’da gözlerini açmışken yaşama.. Ve inanıyorum,kırık bir nar yüreğin.. İstanbul.. Geceydi,püsküllü elbisesiyle gitarını çalan bir güleçyüzlü annemin sevdiği şarkıyı eşliksiz çalıyordu.. Nasıl eşliksiz çalınabilinirdiki bu şarkı diye düşündüm. Tuhaf olan o şarkıyı Annemden sonra ilk defa senin sevdiğini biliyor olmamdı.. Yanına oturdum.Başını hafifçe öne eğip gülümsedi. Birden durup gitarı bana uzattı,şarkıya devam etmesini sonrasında bende bir şeyler çalabileceğimi söyledim. Öyle içten,öyle kırılgandı ki konuşmamaya yeminli gibiydi. Şarkı bitince ikimizde kalakaldık..Birbirimize bakıyor fakat hiç konuşmuyorduk..Bir süre sonra konuşmak için girişimde bulundum..Hiçbir şekilde yanıt alamadım. Bir türlü iletişim kuramıyorduk.Neden sonra aklıma konuşamadığı geldi..Bir kaç el hareketiyle iletişime geçmeye çalıştım.Yine bir sonuç alamamıştım. Anlaşılan konuşmamayı seçmişti.Çantamdan kağıt kalem çıkartıp yazmaya başladım. Kağıda durmaksızın yazdım ve uzattım ona.. Uzun süre kağıda baktı.Kaç defa kalemi almak istedi, vazgeçti..Sonunda yazmaya başladı.Yazdı konuştu. Yazdı konuştu.Gitarı çalmayıp ona versem susacaktı belkide.Tellere yavaşça dokunup adeta konuşmasına fon yapıyordum..Birden ayağağa kalktı ben dedi ’kaldırımdaki izmariti bile ezmedim,ülkem karanlık, karanlığın yarasaları üzerimize üzerimize geldikçe bir şeylerin çiğnenmesi gerçeği kalbimi üzüyor. Sen hiç özlemin böyle delice özlettiğini düşleyebildin mi’? Sözcükler bitti..O,bir karanlıktan başka bir karanlığa doğru yol alırken üzerimde satlerce bir sözün en naif,en çıldırasıya hasreti rengarenk çadırlardan süzüle süzüle doluyordu içime.Bulutlar yatağım olacaktı bu gece..Bir gün sonra yine rastlaşktık. Ve diğer gün,sonraki günlerdede.. Beni tek atışta nasıl öldürebilirsin ey hayat.Nasıl.. Smirna.. Hayat belkide göç etmekten ibaret’ diyordu yaşamın ustaları..Her kent biraz umut biraz hüzünse göç’ü nereye sığdırmalıydım üstelik,kentimden başka hiç bir yerde hayra yoramamışken benliğimi.. Smirna’ya yatay geçişim bulunduğum tüm mekanların hiç değişmediğinde dahi,başka dostlara, başka şartlara,başka düşüncelere,başka sevgilere akıp gittiğinde,sana dair ayrılıklara alışmak gibi bir umutsuzluğu da,gelmek öncesi hissettirmesi ne kadar tesadüf olabilirdiki.. Göğsüme bıraktıklarınla dolaştım durdum koca kentte..’Gavur’ sularında yıkanmadan gölgem bile üryan.. Kafka’da böylesi bir tehlikeyi gördüğünden,her ne kadar politik olaylarda olanca cesaretiyle varolsada,yaşamını ve yazdıklarını gizlemesindeki sır,onun içgüdüsel hislerinin diğerleri tarafından hep anlaşılamamış olmasında yatar..Kafka’nın toplumsal soyutlanmasını babasından bilselerde,gerçek,kimselerin anlamak istemediği içgüdülerinden başkası değildi aslında.. Kafka’nın ’toplumal soyutlanmasına’ öykünmek,nasıl trajedik duruyorsa zihnimde,bir kez daha söylemeliyimki benden kocaman bir kompozisyon yarattın ey hayat.. Seni anarşistçe,seni yenilgisi baştan belli platonik aşkla seviyorum saydamsu seni sınırsız mekan! bütün dekorlar senin ışığını görünür kılıyor Temmuz’da sen hangi güneş,hangi devrim böyle kadraja siluetin düşüyor gör bak kimler var kimler yok arka mahalleden.. (Beni alt yazılı bir filmin kalıbına dök usta şerit döndükçe cümlelerimiz sabitlensin durdukça olgunlaşsın uyurgezer sevgim) Bitti.. Temmuz 12.2013.
Temmuz çiçeğini bilirsin
oda seni bilir istedimki biz seninle bu mevsim sabah şarkıları söyleyelim senin saçlarında bir tutam Temmuz çiçeği sonra bitmeyen düşler kuralım sonra sen suya eğilsen ben ateşe ateş sana gülümsese su bana sonra bir ışık görünse sonra! daha ötesi var mı durma’ şimdi dökebilirsin ceplerinde sakladığın yağmurlarını ’Sussan içinde bir şeyler ayaklanır Konuşsan gün rengine kavuşmadan dayanırlar kapına Hani zeytinler açardı’? Hani hiç değilse trajedisine aynı sofrada bağdaş kuracaktık Yazılmamış şarkıların notalarına dokunmayan kim? Ben mi bozdum gitarın akortunu’? Yalnızca bir sorudan ibaretti yazdıklarım Bir düşü çoğaltmak uzun boylu mu olur kimi zaman? Adını özentiyle kurdum Yanılsama bunun neresinde Gidilmesi kolay çarpıp kapıyı çıktığın zor bir düşü deniyorum gövdemde nemli bulutların dolması neyse de gözlerime, uzak iklimlere ıssız,sessiz ve yalnız çoğalmak berbat bir gerçeğe dönüşüyor her zamanki ses yeniden yeniden fısıldıyır kulaklarıma bana diyor ki çiçeklerle çocuklarla avun oysa bilmiyor göğüne yakın bir tek el değmemiş Cumartesi’den başka bir şeyin kalmadığını güneşi batıran sabırdan ha gayret diren!! kaşı gözü sevilesi direniş gelde teğet geç şiir sevdiren hüzünlere eskiden olsa boynundan öpmeler yazardım nedensiz yolculuklarım çoktu o sıralar neyse çayın altını kısıyorum,bir şarkıyı demliyorum Çiçeklenmiş dallar uzattım sana kocaman kanatlarıyla serçeler uçurdum göresin sevesin diye -Bu gece her taşın altından bir şiir çıksın istiyorum- başımı uzattığım pencerenin önünden gözleri dehşet çağrışımlarla yüklü insanlar geçiyor dışarı çıksam ihanet etmiş olur muyum bazı şeylere’? omzumdan tutun beni kırılgan harflerim rengarenk bir sokaktan bir tünele gireceğim şimdi bir plağın bozulan kısmı durmadan çalıyor odada bırak dinlesin diyorum içimizdeki yabancılar hatta,umurunda olmadıklarımıza da gelsin -Ben eksildim,kent çoğaldı,kent eksildi ben çoğaldım ne diye çıktım ki asma yaprağının gölgesinden!- |
Sabah şarkıları söyleyelim
Senin saçlarında bir tutam Temmuz çiçeği
Sonra....
Canı gönülden kutlarım emeğinize yüreğinize sağlık...Kocaman sevgiler,saygılar şiir yüreğinize ve çok teşekkür ediyorum...