Eğilip Kulağına Fısıldadık Gecenin/Bir Cumartesi Sabahı Dardan Rahata Eresin GönlümŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bilmiyorduk özgürlük diye seslensek hangi harflerden
oluşur,kaç hecedir,lal kesilmiştik.. -1 Sevgili kelimelerim izninizle size bir mektup’la seslenmek istiyorum. ilk kez karşılaştığımız bir durum,bir olay ya da kişi karşısında kısa sürede anlamanın,uyuşmanın tanış olmanın getirdiği rahatlık duygusunu da,içine kolay girilemez bir giz gibi duruyor olmasının uyandıracağı şaşkınlık,merak,tedirginlik,daha ötesi korku duygusunu da yaşayabiliriz.Kimi zamansa ilk anda karşı karşıya kaldığımız ikinci türden duygular zamanla yerlerini birincilere bırakıyor.. Peki yanyana getirilmiş harflerden oluşan sizde durum aynı mı? Aslında sizler beni yok ediyorsunuz..Bir bakıyorum en olmadık anda umutlar müjdeliyor kalbime hayat,tutup sizlerden özenle kuruyorum düşgücümde ne varsa umuda dair.. Sizlere böylesi tutkuyla güvenmem bir yanılsama mı peki? Biliyor musunuz bazı zamanlar sizlerden öyle gerçek, öyle yaşanılası düşler çıkardım ki en saf halimle kırık camlardan bakarken bile bilmiyordum vurulmuş camlar dan da kan sızar mı boynumdan gövdeme diye.. Umut,ellerimin içinde kırılan bir cam oluyor aşka dair.. Merak ediyorum hisleriniz olmuş olsaydı yinede bile bile ateşe atarmıydınız her defasında beni.. Sevgili kelimelerim.. Aslında sizler beni var ediyorsunuz..Bu yüzden birbirimizin fay hattında,gölgesinde,hüznünde yaşıyoruz değil mi?.. Bu defa sizlerden yapma melek kanatları yazmayacağım.. Bir haine bakar gibi bakmayın suratıma n’olur.. Bir hain olsaydım,bile bile mevsimlik alfebeler çıkartabilir miydim her birinizden.. Sevgili kelimelerim;benimle düşlerimin arasında bir adım vardı ve bana yalnızca üç harflik bir sözcük yazdırdınız aşk diye. Oysa bir asma ağacının dibinde rüzgargülüydüm ve beni en kıdemli harflerinizle platonik bir öyküye bıraktınız.. Boşluğa bırakır gibi..Diyetini ödemekse yine bana düştü.. Sevgili kelimelerim.. Sizi seviyorum..Nede olsa gözü kara bir çocuğum hala,nehir boylarında.. Ve sevgili Gece.. Ne denirki sana kapımızda yine karanfilli yıllar ellerini ovuşturuyorken.. Kelimelerle az evel koyu bir sohbetteyken seni ve Cumartesi’yi unuttum mu sandınız yoksa. Sanırım Cumartesi’ye hepinizden çok daha fazla yazacağım gelecek sayıda.. Sevgili Gece;hatırlarsın hemen her yanyana gelişimizde dışarda köpeklerin havlaması,kedilerin oyunları,dalların hışırtısı ve dehşet bir mutluluk vardı. En güzel siirleri,mektupları yazdığımız da oldu oturup gün doğana dek ağladığımızda.. Ama birbirimizi hep sevdik..Karşılıksız..İncitmeden inciniyorduk fakat birimiz diğerimize söyleyemiyorduk bir gerçeğin yüzümüze vurduğu en ağır tokadın kıyısında olduğumuzu.. Sevgili gece (..... ) otelin çatısından kendimizi boşluğa hızla bırakmadan az evel seninde gözlerinden film şeridi gibi geçtimi son kahkahalarımız..Bol yıldızlı bir anındı anımsıyorum..Göğü karartan, ayakuçlarımıza çığlık düşüren bir cümleyle başlayıverdi koyu bir hüzün.. Onca ıstıraplı mevsimlere teğet geçmişken platonik bir hüzne diz çökmek nasıl bir diyalektiktir söylesene.. Sevgili gece,bırakmadılar ki şafak o tarifsiz güzelliğiyle bir kez olsun doğsun üzerimize..Bırakmadılar ki dilden dile dolaşacak bir karşılaşmanın sevincini içimize çekelim bir çiçeği tomurcuğunda koklamak gibi.. Sevgili Gece.. Seni hiçbir şiirde barınamayan bir isim gibi seviyorum.. Uzandığım yerden yüzünü içiyorum bulut bulut.. Ve sevgili Cumartesi Devrim olacaksa kuşkusuz en güzel elbisesiyle senin sabahında müjdeleyecek yeryüzüne.. İnsanlığımız yaşasın diye dışarda kayıtsız kalamadığımız sürgit bir yaşama kızıl yıldızlar taşıyoruz avuçlarımızda.. Kimse kimsenin düşüne dokunmasın,kirletmesin diye arka bahçemizde ne çok düşçiçekleri serptik toprağa.. Direnmeliyiz sevgili Cumartesi.. Bir çiçek tak saçlarına,ferahlatan bir gülümseme getir bana, hiçbir şeyine olmasa da trajedisine sarıp sarmalarım seni.. Düşün ki çocuğum,bir hüzün kamaştırmış gözlerimi düşün ki, umurunda olmadıklarımızı sesszice öpüp boynundan çekilmişiz bir asma ağacının dibine.. Birbirini seven iki şeyiz aslında.. Birbirinin aklından çıkmayan iki şey.. Dur hemen iç çekme öyle işte sonsuz mavi işte ben ve işte yeni rotamız pupa yelken yüzümüz gülyüzlü şafaklarda say ki bundan önce gökyüzüyle çarpıştık hepsi bu..
Karanlık bir orman giyindik ne mutlu(!)
şiirler geceyi suçlayacak mektuplar sebepsizce güneşi oysa paylaşımlarımız bile sınırlı susmaya konuşuyoruz en çok seslerimiz vebalıymış gibi, birbirimize bulaştırıp bir bağ kurmanın korkusunu yaşıyormuş gibiyiz insan kaç defa aşık olur susarken bile ömründen düşürür gibi kaç harf,kaç alfabe düşürdük takvimlerden bütün hayallerimiz vaftiz edilmemiş düşkırığı kalbimde dokunsalar ağlamaklı haller kimden böyle artık hepimiz yitirilmiş aşklar sokağındayız hayal et şimdi sarıl boynuna ışıklı bekleyişlerinin şiir bir dil sürçmesi ise çocukluğumu avluya bırakan kim insan kaç defa aşık olur susarken bile sustun sustuk hepimiz hani nerde geleceğin gergefini dokuyan gülümseme şimdi çık ve koşar adım sokağa haykır hüznünde bir rengi var mı aşk demişti yaşamın ustaları deprem fırtına heyelan nedir bilemeden dehşet bir aşka proveke edildim ’Birbirimizi ihmalden sınıfta kalsaydık da böyle olmasaydık keşk’ |
Annem derdi ki en ağır hastalıklar gece sızılar...
O vakit aşk'ında geceleri sızlayan bir hastalık olduğunu düşünemeyecek kadar çocuktum.
Her karanlık gecenin aydınlık bir sabahı var derdi yine annem.
Dilerim bir cumartesi sabahı şafak söker, dardan rahata erer şairin gönlü.
Tebrik ve teşekkürlerimi bıraktım sayfaya.
Saygılarımla.