aşkın kemiği
daldık geçmişin alacakaranlık denizine
balıkçıl kuşları gibi bilmeden kıymetini kırdık aşkın kemiğini oysa "gözlerimiz bülbülün kanatları " gibiydi türkü türkü henüz görmemişti ihaneti meftundu ellerimiz güz yağmurlarına hatırlar mısın bağdaş kurup yörük kilimine düşlerimizi sağardık bir vakit karılırdı ruhumuz tuz ve tere çiçek dolu bir melodi raks ederdi yamacımızda ben sana öykünürdüm sen beni gizlerdin sözcüklere içerken sıcak irem şaraplarını güneş çizerdik teklifsiz içimize nasıl da şendi kirpiklerimiz "güle kırmızı rengini veren kimdir " bilirdim ben oysa sen Darwin’ den dem vururdun kadeh gibi tokuşturduğumuz fikirlerimizle boğuşurken ansızın güler geçerdik öyle ya bu küre koskocamandı hepimiz sığardık "gözlerimiz bülbülün kanatları " gibiydi türkü türkü henüz görmemişti ihaneti gönül gençyılmaz |
Slm.