meğer alışmışım istanbul sana
meğer alışmışım istanbul sana
bir ormanın koynunda uyuyan nisan yağmuru gibi büyülü sedir ağacını kesen gılgamış’ ın zaferi gözlerinde kendimi bulmuşum "ay kesik yol urgan urgan bu gece" bu gece uzağı sağarken sana doğru kaz dağlarından homeros’ un "bin pınar ida" sından yazıyorum özlemimi başucumda ilyada torba etmiş eteklerine dolduruyorken güneşi toprak işçileri vakitsiz öten horoz misali erken sıçrayan günü hapsedip perdeye kovuğuma tünüyorum adını sayıklıyorum türküsüz düşlerimin döşünde sarı kız su içiriyor elleriyle meğer alışmışım istanbul sana tuz ve tere karılmış fil derisini andıran ellerine et mülkiyeti kurbanlarının arsızca salınışlarına çürük yaralarına merhem olan türbelerinin dua sağanaklarına kornaların itiş kakış seslerine kirlenmiş senfonilerine at pazarında yudumladığım zencefil çaylarına alışmışım ... alışmışım istanbul sana soluksuz bir ormanın koynunda uyuyan nisan yağmuru gibi çok kıymetli seçici kuruluna ve edebiyat defteri aileme şükranlarımı sunuyorum yüreğinizde daima şiir demlensin gönül gençyılmaz |
geç kalmışlığımın hüznüyle
tebrikler nadide dizelere
selam ile