Ağrı XLŞiirin hikayesini görmek için tıklayın “Hemen hemen her gün insanlar ölüyordu ama biz meşgul idik; belki de işgal edilmiştik. Aptallığa çok benzeyen bir suskunluk içerisindeydik.”
Eduardo Galeano Noel pazarında kobra kordonu masum kurbanlar dokunulmaz mı filler sis kefeni şehrin bir sesleniş kalp çınlatan göğsün yorgun döşeğinde uykusuz gam inanmaktan değil mi yağmurlar âh şu rüzgârın sesi selam gibi sela’m gibi ellerin gibi göğü başıma yıkan ağrının dibi güneş doğudan mı doğar karşında durunca mı ay yüzüme vurur rüzgârların fısıltısı kırılmamaya yer arayan saçlarıma özlenenin dokunuşu zora koşullu devler şiarın, şiarım kıldan ince o yolda yürümekse yürürüm “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!” toprağın yedi kat altında yıkılmayan tahtlara yumruk olmaksa elbet yeryüzü cehenneminde cennetse ütopya adaletlidir çıkan kasırga şu kalp denen alemin içine sığmayan ne var içimizi dolduran boşluğu evrene bıraksak almaz kimsesiz çocuklar mayın tarlasına yürür mayın tarlasında büyür gölgeleri tabutların topraklar kana anneler gözyaşına doydu unutup, cennetten kovulan iblisi Havva ile Adem’e yıktık suçu Habil ile Kabil’e öldüremedik içimizdeki şeytanı kimleri kimleri gömdük de bir parça ekmeği bölüşemedik topraktan gelip sınırlar koyup sınırlar çiğnedik söyletme beni içimdeki Ağrı dillenir Nuh yeniden dirilir sulara salar gemiyi kopar kıyamet döngü döngüyü çağırır çağ çağı biz yine aynı insanlık açık yara saramaz yedi ceddi gelse aç gözlü dev doymayan toprak parçalara bölünürken ah benler hep sen anlamadım ki anlatamadım! Sude Nur Haylazca ( Vaha Sahra) |
üstelik XL olan Ağrı'yla beraber bir ağrıydı sanki.