Geleceksen Hangi Sokakta Beklemeliyim Yaz Bana (Mektup Senin,Şiir Senin,Adanmışlık Benim)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Biricik Sevgili Gökyüzüme..
Kazancı’ya istiklal’den transit geçiyorum.. Terastayım.Sokakları yalnızca ölgün lambalar aydınlatmıyor artık. Nereden çıktıktıkları bellli bellirsiz bir sürü spot ışıkları yakıyorlar.. Spotlar bilimkurgu filmi gibi soğuk ve mat bir dekora dönüştürüyor semti. Bu semtte eskiden işportacı kovalardı yasa koruyucular.. Belediyeler artık yasal birer değnekçi oldular.. Şimdilerde sokak konseri yapan sanatçıların peşine düşmüşler.Sanki eski zamanda atlı süvariler köle devşirmeye koşturuyor. Sana sanat ve kapitalizmi anlatmayacağım fakat yorucu bir günün sonunda hazır havada serin rüzgarlar varken ilkin bu semtten bahsetmek istedim..Olmadı.Gözlerimizin içine baka baka o kadar çok şeyi yakıp yıkıyorlarki yalnızca bir semti anlatmak çok fazla lüks gibi duruyor bu anda.. Öyle ya,ya yıkılan-yakılan insanlığımız!.. ..Gelecek sayısında kapağı Akgün Akova’nın smirna’nın Çiğli derlemeleri aydınlatacak..Ve ben Akovanın bir kitabından bahsedeceğim sana.. ’Kaplumbağa Güncesi’..Hani orda diyor ya Kaplumbağa hızında yazıyorum diye, aslında yazdıklarının nasıl da çalakalem olmadıklarından ve dehşet hummalı bir çalışmanın farkındalığını işaret ediyor Akova.. ’Uyuşuk bir kaplumbağa gündoğumunu yakalayamaz’ Yangından kurtulan su kaplumbağasına bir milyon cümle kuruyor ya Hoban,içimden akşamın tosbahası olurmu diye düşünüyorum..Ya da alt komşumun güzelim turuncu tosbaha arabasında bir sabah o gün doğumunu yakalamak gibi.. Yaşar kemal’in,küçükken kırdığı kaplumbağa kabuklarının onu ileriki yaşlarda üzüntüden hasta ettiğine üzülmeyi bırakmam ’Kaplumbağa Güncesi’nden sonra oldu.. S.Erözçelik in orman yangınlarında kapluğaların durumuna derin üzüntüsünden bir farkı yok..Erözçelik’in İstanbul Smirna arası sözcük taşıyan kaplumbağaları olduğundan hiç şüphem yok..Üstelik Smirna,Erözçelik’in Akova gibi düşkenti bile değil.. ’Bana bir oyuncak alanın çocukluk arkadaşı olurum’ Çocuk ruhlu insanlara öteden beri müthiş bir ilgim var ve belki Akova en çok bu yüzden düşlerimin çocuk ruhlu şairi.. Senin Mutluluğun kaç kişilik?.Bana bir dahaki sefere yalnızca bunu yaz olur mu.. Senin de içinde incinmiş bir çocuk var mı?..Sokaktan getirdiği üstü başı toz içinde,dizleri kanayan bir çocuk?.. Senin de içinde rüzgara kollarını iki yana açmış uçak yapan bir çocuk var mı?..Senin çocukluğunda seksek var mıydı? Akova’nın çocukluğunda topaç ve bilyeler varmış.. İnsanın büyüdükçe çocukluk oyuncaklarının artması keşke yalnızca imgelerde kalmasa.. Dün gece büyümüş halimdeyken anımsadım.. Bana hala bir çay borcun var.Hiç gidilmemiş cafede.. Çocukken oyun dışına çıkan yanardı,büyüyünce en çok susan..Hiç değilse kilometre levhalarına küsmeyelim diye ’Hadi sende’ edanı al öyle gel.. Biliyorsun mızıkçılık yalnızca çocuklara dairdir.. Sevgice kal Saydamsu.. Şubat 2013-
Teninde güneşler gezdirenim
Birazdan ay yürür gider gökyüzü bohçasına doldurur yıldızları gece susar gemilerin kampana sesleri uzaklardan işitilir sonra sen çıkar gelirsin öyle sessiz,öyle derin,fakat olanca canlılığınla kıpırdamadan boşluğa bakakalırız orman sessizliğine geçer dünya çıplak gece en güzel elbisesini giyer bavullardan bahar tadında rüzgarlar çıkar gelişine dilsiz çağlar,yasak sözler,ama hepsi bazen surlarından ötürü bazen de kaybetmeyi gözle alamayışımdan söylenmeyi bekleyen sözler tekmil umut, yazılıp silinir o kutucuğa binlerce kere kabına sığmaz kelimeler cümlelerde Teninde güneşler gezdirenim O kutucuğu kadraja benzetiyorum biliyormusun kadaraja geceleri ve uzun metrajlı düştüğünde hele, Temmuz’unu bekleyen filmin şeritleri dönüp duruyor aklımda Bazen sokağın yokuşu,bazı şarkıların notaları Temmuz’un ortası,içimin koridorları hep sana çıkıyor en çok da,denize inen yolları sana bağlıyorum,ki adın geçsin uzak yakın limanlarda susamış tüm şiirler kimin bahçesine asar susuzluğunu bilirmisin birbirlerini görmeye hazır adresler,bir de kayıp heceler sözcüğünden kurulan cümleler okullarda okutulan tüm kitaplar yalan öyle olmasa bu yeni harfler,bu sarılmalık harfler kimin alfabesinden böyle Teninde güneşler gezdirenim şimdi gece olur ve ben yine kutucuğu yapboz tahtasına dönüştürürüm mevsimlik alfabelerle hiç değilse bir dahaki sefere yalnızca bizi yaz olur mu.. Alfabenin cımbızıyla çıkaralım içinden beş harfi duru bir nehir aksın içimizin vadisinden diğer harfler akıntıya kapılmadan geçsin karşıya şarkılar söylesin martılar cilveli teknelere gece en uzun eteğini giyip bağdaş kursun göğün dizleri dibine bir sözcüğün cebine muhtacız hala (lehte her kes bir ağacı düşler.. benim ağacımın dalları beş harfin ontolojik hali) |