SMİRNA'DA YAĞMURLU BİR GÜN SUDA SİLUETİN
Sabah olduğunda
sokakları,caddeleri ve köşebaşlarını kucaklayıp atlayacağım bu şehrin hafif meşrep bir vapuruna güvertesinde yine seni arayacak gözlerim karanlık çökene kadar tekrarlayacağım boşuna değil bu şehrin denizlerine dalgakıranlar olup birbirimize uzanan bir yol açmam Yakamoz gülüşlüm hep böyle karşımda dur saçlarına bakıp bin mısra dökeyim geceye,olur mu şimdi genişçe bir denizin ucunu düşle yalnızca ve yum kirpiklerini havada sırılsıklam bir yağmur bu sabah kent olsun sen hayal et görünür kıl olasılıklarımızı bak nasıl da mısraları kuşanıp kıtalardan geçerim ellerine usulca hiç bir şey bilmesen de,görmesen de hayal et yoksa kırlangıçlar söylemedimi önceden geldiğimi? vaktinden önce bir düşemi yatırdım yoksa bedenimi? Bir avuç yıldız senin yüzün gözlerin çırpınan beyaz martı sessizce bakacağım hüzünlü,suskun güleç yüzüne bir yudum çay,bir nefes sigara olsun yeter kıpırdamadan durmayı bilmezken öylece sabitleyeceğim kendimi bakışlarına kırlangıçların göç mevsiminden önce gecenin bir çocuğa devrilen saatinde tırtıl zamanıdır kelebeğin ezberle beni sahipsiz bir orman,başıboş sokaklar gibi ’’bilmeyecek,görmeyecek,duymayacaksın,biliyorum fakat aklımın en rasyonel haliyle söylüyorum ki sesimin içiyle seviyorum seni’’ |
sen yoksun
.