birazdan sihirli harflerden muska yapacağım sana Zülâl idrak_ı muktedir bir ilan olacaksın yitik aşka taze kuşkulara linç halde bir payanda aşk iksiri gibi kekremiş yalancı baharlar kuşanacaksın yine malum-u ilan kalpli bir vesika yapıştıracağım alnına, ’bayandan az kullanılmış’ aşk yazacak altında astarının altında devrilmiş gemiler konuşmayacak hiç ki; bilmesin kimse ne dolaplar yıkılmış o kubbenin mihrabında kimler gelmiş kimler geçmiş suskun, lâl bu kez hayat sesin ve gönderilecek acil kanamalı ulaklarla gezmeyi çok seversin hani gitmeyi, uzaklara!
belki sürmeli seni pasifiğe ya da sürmeli çay filizi gözlerini karadenize batırmalı boğmalı azgın tükürüklerin ardında yakmalı ya da meşe palamudu gibi kor şıvgaların kömüründe hiç bir iz kalmamalı ama geçmişinden sürgün lanse etmeli seni yarımşar porsiyon turuncu lilyum kaselerle buyrun diye! fındık kabuğunda az pişmiş muallâ ama bol acılı sunmalı mutlaka! dikkat elinizi yakabilir! dip notuyla!..
kevser suyuna aşersin yeni melekelerin anneni özle mesela kırılsın kökünden şavkın mendireğin birini sevmelisin ya da müşkülatının en derininden kopça kopça söküldükçe kendinden ne yapsan ne etsen de ona iliklenemeden ne gariptir ki ne şarkılar duyacak seni ne imdadına faydalı atılan halatlar, gemiden taziye şerbetleri konulacak sofranın başucuna ama her nasılsa sen ölmedin ki! yaşıyorsun daha!
sonrası tafralarınla beraber çilingir muhabbeti tek başına haberden muaf, özlemden sağlıksız uykular bir müddet kırlangıç fırınalarında üşüyeceksin en çok oysa kat kat yorganlara sokulacak bedenin ağır poyrazlar birikecek avuçlarında fırat gibi yok yok! zemheri kuşları gibi sığınacak yer arayacaksın belki ama şurası kesin; o ağır depresif koma! kollarına dokunmadan ölmeyeceksin asla !
’sevgim acıyor’ bağırır, çınlarken kulakların olacak olacak ki; tüm bedenin sağır özgün bir yalnızlık düşecek baht payına bekleyeceksin ki; hafif okşamalar uyandırsın seni yok! kimse dokunmayacak kimse öpmeyecek dudaklarını turfanda mevsimlerden çalıntı üç beş resimden gayrı uğruna kendini sakladığın o uğursuz sayhalardan maada!
yine de yaşadığın şükre minnet biriktirirken için birlikte tükeneceksin! içinde kalan kızıl kıyamet kıble şaşkını bir ahmakla Süphan dağı gibi mevsimsel ayaklar çökecek üzerine acıkacaksın her insan gibi ne verdiğinle doyacak, ne eşgalin kanacak yalancı aynalalara sen denizini aldığın martıya avutkan ninniler öğretirken yılacaksın belki yaşam hakkına, binlerce attığın zarlarla papatyaların; bir gökdelen diyecek bir yüksek yarlı uçurum olmadı suyu kalın bol dalga! en zoru da ne söyleyeyim mi; sen kendini tek kişi zannettiğin kadar yalnız değilsin aslında ne kadar yaşam sancağın yanmış, har evin bombalanmış olsa da bir değil kaç bin ekim geçecek üzerinden benden bilme de böyle yaşanır mı derdinden ölmeyeceksin ama! ölemeyeceksin asla tek başına!
hayli iyeşiyorsun ölüme şimdi veren alıyor canı öğreniyorsun ama yaşıyorsun işte adına ne denirse ve bir nalıncı keserisin şimdi ukdesi yarım iki ayakla bir dal kestin bir vakit ve şimdi üzerindesin! hadi şimdi hata ayıklama zamanı şimdi günâhları yıkama vakti!
ve sakın geçirme içinden şimdi ne yakışırdı buraya hatun kişi niyetine... diye başlayan dizeler dedim ya sen ölmeyeceksin o kestiğin dalı yerine dikmeden!
yaşayacaksın o elindeki fidan bir Zülâl olana dek!..
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ZÜLÂL şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ZÜLÂL şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Sevgili Akdeniz li! Bu nasıl bir yürek, bu nasıl kalem ve bu nasıl bir beyin? Her zamanki gibi fevkaladenin fevkinde, susmasın kaleminiz yürek evinde. Kutluyorum sevgiyle...
Muhteşem bir ışığı vardı..
Okudum doymadım.
Sevgimle