ZAMAN, ZAMAN İÇİNDE
bana bir zaman ver, bu şehrin en çok sevdiğim yerinden
ister geceden olsun, ister gündüzden, ver işte bir yerden yeter ki dünden olsun canımın içi, sadece dünden. . . sana neden hep Pera’da bir sabahsın gibi baktım, bilmiyorum yoksa geceden kalma aşkla dokulu, şarap kokulu teninden mi bir çukur meyhanede sarhoşluğum olur gibi, çıkıp taş plaktan yüreğime dolan o eski şarkının sözlerinden, yoksa sesinden mi seni nasıl sevdim böyle, aristokrat şıklık ve bohem salaşlığımla yokuş çıkan tramvay gibi son durakta, aldığım son nefesten mi bilmiyorum. . . . . . . , bugün zaman sen ol, şehir bütün denizlerini yudumlasın iskelen akşamın olsun, son vapurla sırılsıklam sabahlasın yeter ki bugün olsun canımın içi, yarına kalmasın. . . neden hep bir martı çığlığında ararım senin sesini, bilmiyorum güvertedeki taze simit ve demli çay tadının, sensizliğinden mi Boğaziçi’nin rüzgâr korusunda, gövdesine ismin yazılı o ağaçtan bir martı kanadına saklanıp, esip gelirsin diye beklememden mi seni nasıl sevdim, işte dört yanın deniz kız kulesi, geçip karşına giydirip gelinliğini sırtına, sonsuz hasret gibi seyretmemden mi bilmiyorum. . . . . . . , bana bir zaman ver, bu şehrin gün görmemiş toprağından içinde resmim olsun, ıslansın yağacak senli yağmurlardan yeter ki yarın olsun canımın içi, yarın ve sonrasından. . . . . , Cevat Çeştepe |
Kutladım Şair,
Saygımla