DÜŞ GİBİ AKAR GİDER BİR NEHİR
/içimden hep bir nehir akar, sen akarsın
sen bana akarsın, ben olursun, ben deli olurum/ kırk düğüm atılmış urgan üstünde, kör ustura adımlarla yürüyorum iki dağın yamacı arasında bir nehir akıyor, sen akıyorsun biliyorum yamaçların yalçın kayalarına, senin ismini yazıyor bütün rüzgarlar elimde güzergahımın rüzgar gülü, dört yanıma savrulup duruyorum. . . , /biz olup kavuşuruz, bir denizin sularına vapur bacası gibi tüterken, hasretin yüreğimde/ bir gün sevgilim diyorum bir gün elbet, belki filikasız bir güvertede dinmiş fırtınaların kurtuluşu oluruz, ellerimiz dua gibi gökyüzünde tarifsiz esaretler sonrası, çırılçıplak bir hürriyet tadı verir sevdamız şimdi boğulurken dalgalar arasında, zor gibi gözükse de bu denizde. . . , /ölü zamanlara inat ölümsüzlüğü yaşarız kötürüm karanlıklarda, döşeksiz sevişmeler gibi/ hiç bakmadan geriye önce derin bir ah çekeriz, yaşamak için yeniyi duvardaki çatlaktan günün son ışığını, bu sebeple davet ederiz içeri sonra hepsinin üstüne küfürlü bir çizgi, bize dair olmayan ne varsa dünyanın en büyük çemberini çizer ve içine saklarız, sadece ikimizi. . . , /yüreğim bir masal yazar, sen yazarsın düşlerime ninni olur, sen okursun, ben uyurum/ hadi öp beni alnımdan ve dudaklarımdan, bak nasıl gülümsüyorum sımsıkı sar sıcaklığını üstüme, yoksa biliyorsun ölüm gibi üşüyorum ve iki dağ arasına çek kırk düğümlü urganı, ben üstünde yürüyeyim sen nehir gibi ak altımda, bu gecenin düşünde yalnız bunu istiyorum. Cevat Çeştepe |