1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1140
Okunma
/kalemin dili tutulur., yürekteki rüzgar gülleri dönmeye başlayınca/
---şair ne yazabilir bu durumda ., havadan/sudan başka…
“duman sarmış şu karşı dağın başını” diye başlasa bir şiire
o dağın buz tutmuş koyaklarında bulur kendini birden…
ağır başlı bir kuş kanadında tüy gibi öylesine kendi halinde
sazını alıp bildiği her türküyü çalıp-söylemek geçer içinden
ama şömine ateşi gibi bir ‘yar’ yatağı gelince gözünün önüne
unutur bildiği türküleri .., vaz geçer söylemekten…,
sazı kanat açıp uçar ellerinden …
---rüzgar güllerini döndüren fırtınayı yazamadıktan sonra…
akşam yağmurlarında bir damla olsam diye başlasa şiirine
sel olur akar dipsiz kuyulara şehrin bildiği her sokağından…
son vuslat yolculuğuna çıkmaktır bu o sonsuz dehlizlerde
ama bir ateş basınca yüzünü sevgili öpmüş gibi dudağından
ve mor kır çiçekleri gibi topladığı ayak izleri aklına gelince
kalır öylece., ayrılamaz düştüğü kaldırım taşlarından…,
kaldırım taşlı sokaklardan…
---kendine saklı öykülerin her satırına derinden offf çekerek….
kocaman demetler yapsa havadan-sudan çiçekler toplayıp
bıraksa yürek ormanında saklı hayal kulübesinin kapısına…
su içip pınarlardan., havayı içine çekse gözlerini kapayıp
ve selam verip ağaçtaki sincaplara bir ceylana göz kırpsa…
ve bir daha hiç şiir yazmamak üzere kalemi elinden bırakıp
mavi denizler üzerinden uçup mavi gökyüzünde kaybolsa
bir fırtına bulutuna saklansa…
/yürekteki rüzgar gülleri dönmeye başlayınca kalemin dili tutulsa bile/
CEVAT ÇEŞTEPE
5.0
100% (5)