MASUMLAR‘elinin elime değmeyeceği ., ortası mayın tarlası bir masa başında’ yeni şiire işte bu dizelerle başlayacağım diye söz vermiştim sana… hani sen şarap içecektin ben de rakı ve araya karışık şiir salatası kalemleri suyuna banıp ., sırayla bakacaktık salatanın tadına işte böyle başlayacaktım şiiri yazmaya… (bu arada karanlıktan çıkar ve körlüğü bilenmiş makası eline alır karamsarlık tanrısı …,) . . , albümdeki resimlerin suskunluğu gibi dalarak gözlerimizin içine her yeni şiirin öznesi biz olacaktık ., dizelerde yer açıp kendimize… tabi bunları sana söyleyememiştim ama arkası böyle gelecekti çünkü aynı tutkuyla bağlıydık ikimiz de aynı renklere maviye ., gökyüzüne ve denizlere… (ve tam ortasından kesmeye başlar ., gökyüzünün ve denizlerin masmavi örtüsünü…,) . . , sonra bir deniz kıyısında yürüyecektik hafif sarhoş adımlarla sen birden dans etmeye başlayacaktın eteklerini uçura-uçura… işte tam da o sırada bırakarak elimden kağıdımla kalemi kumların üstüne kumdan bir şato yapacaktım ‘bana’ çocuksu tutkuyla seni., içimde saklamaya… (karamsarlık tanrısının arkasına saklanmış bulutlardan damla-damla acılar dökülür üstüne…,) . . , ama unutmuşum., bu havada böyle heyecanlara yer yoktur tam doruğa ulaştım derken çekiverirler aşağı., yüreğin tutuşur… daha yazılmadan biter şiirler ., hiç yaşanamayan her şey gibi yüreğinde sakladığın bütün kuşlar yüreğinden vurulur bilemezsin hata kimdedir., kim suçludur… (her damlanın içinde yüreğinden kurşun yemiş bir kuş ölüsü., hiç ölmediğin kadar ölürsün….) . . . Şimdi bir deniz kenarında ayaklarımı karşımdaki sandalyeye uzattım … Gözümün önündeki masmavi manzaranın resmini yapıyorum … İçinde kuşlar havalandırıyor ., uzaklardan kulağıma gelen kahkahaları ve az ötede kumlar üzerinde biri dans eden ., diğeri kumdan kale yapan iki çocuğu yerleştiriyorum… Ve dolu kadehimden bir yudum rakı içip yanındaki boş şarap kadehine gülümsüyorum… İşte böyle canımın içi …. CEVAT ÇEŞTEPE |
yüreğine emeğine sağlık
selam saygılarımla...