DÜNYANIN KAPILARI ARASINDA
Kısa bir yolculuk şiiri
. yaşama dair yazılan her şiirin ilk dizesinde böyle yazar …: ‘dünyanın kapılarını gülerek açıyoruz’ . . , /her doğum., esaret zincirini taşıyanlar için bir umut olurmuş/ mavi zaman kuşları karşılıyor bizi ., boyunlarında zincir lekesi kanat-kanat dağ doruklarında kopan özgür fırtınalar oluyoruz arkamızda., deli seller gibi akıp gelen bahar günleri şaha kalkan turnalar olup ., dört nala uçuyoruz…, dört nala ., gökyüzünde bulut misali… . . , /fistanları çiçek desenli kadınlar gibi., dallara bahar gelecekmiş/ yağmur yüklü bulutlara damla oluyoruz inmek için yeryüzüne dalına konduğumuz her kuru ağacın yeniden açıyor yaprakları yapraklar ki birer anne., gökkuşağı dolanmış bellerine kanayan dizlerinden öperek sarmak için çocukları…, saklamak için ., melek yüreklerine… . . , /ama ölüm diye bir şey varmış ve nereden gelir hiç belli değilmiş/ her biri bayramlık giysilerini giymiş ince boyunlu çocuklar gibi dört yanımız gelincik tarlası yani ., oyun oynuyor, türkü söylüyoruz… ama pusuya yatmış bir çift namlu göz izliyormuş bizi gelmez ki aklımıza., henüz ihanet nedir bilmiyoruz., bilmiyoruz ., çocuklara da ölüm düşeceğini… . . , /demek ki gelinciklerin rengini ölen çocukların akan kanı verirmiş/ . . , yaşama dair yazılan her şiirin son dizesinde böyle yazar …: ‘dünyanın kapılarını ölerek kapıyoruz’ . . . (hayır anne ., o patlama sesi güneşten gelmiyor.., sen penceredeki çiçekleri sulamayı unutma ., bir çocuk daha doğuyor….) . CEVAT ÇEŞTEPE |